Logo

Emlak Arama
İl:
İlçe:
Semt:
Mahalle:
Durum:
Türü:
Oda Sayısı:
M.Kare:
Fiyat:
Referans Kodu
Referans Kodu:

Aydın

Aydın İli

Türkiye’nin batısında yer alan illerimizden birisi olan Aydın ili, ülkemizin Ege Bölgesinde yer almaktadır. Ege Denizine kıyısı olması, Büyük Menderes nehrine sahip olması ve turizm açısından (Kuşadası, Didim) Türkiye’nin önemli noktalarından birisi olması Aydın’ı çok kritik bir şehir haline getirmiştir. Büyük Menderes nehri ve ovasından dolayı tarım açısından da oldukça gelişmiş bir durumdadır.

Türkiye’de ilk demiryolu kurulan şehir Aydın’dır ve Türkiye’nin en uzun tüneli yine buradadır. Aydın’da çok sayıda tarihi eser bulunur. 2010 TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle birlikte 17 ilçe, 36 belediye ve 492 köy vardır. Binlerce yıl önce Büyük Menderes Irmağının suladığı bereketli ovalar üzerine kurulmuş Aydın doğanın kültürle kucaklaştığı ve Türkiye’de turizmin başladığı ilk illerden biridir. Aydın, eşsiz nitelikteki antik çağın kent ve tapınakları ile muhteşem doğal güzelliklere sahiptir.

aydın tarihçesi-3

Kent coğrafi konumundan ötürü çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış ve her bir uygarlık bölgede kendi izlerini bırakmıştır. Antik çağın Afrodisias, Milet, Alinda, Didyma, Nysa, Priene, Magnesia gibi önde gelen kentlerinde doğa filozofları Thales, Anaksimender ve Anaksimenes’i, tarihçi ve coğrafyacı Hekatais’u, şehir plancısı ve mimar Hippodamos ile İsidoros’u yetiştirmiş olan Aydın; Kuşadası ve Didim gibi sahil ilçeleriyle turizm açısından Türkiye’nin önde gelen kentlerinden biridir. Günümüzde yüz binlerce turist Aydın’ı ziyaret etmekte, antik çağ kentlerinde geçmişin izleriyle buluşmakta, eşsiz flora ve faunasıyla doğayı olabildiğince gözlemlemektedir.


 
 

Aydın Tarihçesi

Hititlerden başka Spartalılar ve Perslere de ev sahipliği de yapmıştır. Ardından Büyük İskender hakimiyeti altına girmiştir. Roma İmparatorluğuna da ev sahipliği yapan Aydın tarih boyunca birçok isimle anılmıştır. 11. yüzyılda Türklerin hakimiyeti altına giren Aydın sonrasında Bizans hakimiyetine girmiştir. 1280 tarihinde önce Menteşe Beyliği sonrasında ise Aydınoğlu Beyliği ele geçirmiştir. Bu tarihten sonra bu bölgeye Aydın Güzelhisar denilmiştir. Sonraki zamanlarda ise Aydın olarak kalmıştır.

Lidya döneminde, Tralles kenti, Karya, Kilikya, İran, Suriye ve Uzak Doğu’dan gelen ticaret mallarının toplandığı ve Ege limanina gönderildiği dağıtım merkezi durumundaydı.

aydın tarihçesi-4

 

Frigler, Anadolu’da ilk büyük devleti kurdular. M.Ö. 1200 yılında Büyük Menderes’in yukarı platosuna yerlestiler. Frigler’in Trak Kavimleri’nden olduğu İliryalılar’ın saldırısı üzerine Boğazlar’dan geçerek geldiklerini, Hitit Krallığı’nı yıktıkları biliniyor.

lonlar‘in M.Ö. 1200 yılında Gediz ve Büyük Menderes ovalarında kurmuş oldukları şehirlerin en önemlisi Milet sehri idi. İonlar felsefede önemli aşamalar yaptılar. Matematik ve astronomi bilgini Tales herşeyin ana elementinin su olduğunu ileri sürdü; Lidyalılar’la Modyalılar arasında yapılan savaştaki güneş tutulması olayını önceden hesapladı. Miletli diğer bir bilgin Anoksimandros, herşeyin başlangıcının “sınırsızlık-sonsuzluk” olduğunu ileri sürdü.
M.Ö. 5. yüzyılda İran’dan gelen Persler‘in istilası sonucunda doğu kültürü ile tanışan Batı Anadolu kentlerinde Greko-Pers denilen yeni ve özgün bir kültür sentezi oluştu.

aydın tarihçesi-1

M.Ö. 1.ve 2. YY.da Roma yönetimi altında kalan bölge, ekonomik, ticari ve kültürel alanda önemli gelişmeler gösterdi. Romalilarin yerel kültürü benimsemeleri, kaynakları, yolları ve ticareti geliştirmesiyle yöredeki antik kentler, özellikle Efes, Milet, Tralles, Aphrodisias kalkindi, büyük boyutlu anıtsal yapılarla donatıldı.

10.YY. dan itibaren devam eden Türk göçleriyle gelen Türkmenler kırsal alanları hemen hemen boşalmış olarak buldular. Aydın Beyliği’nin hükümdarları kültür, sanat ve bilim hayatına önem vermişlerdir. Yörede günümüze ulaşan cami, medrese, türbe gibi mimari eserlerin yanısıra günümüze ulaşan ve çeşitli kütüphanelerde bulunan değerli el yazma eserler bulunmaktadır.

aydın tarihçesi-2

Aydınoğulları Beyliği, 14. YY.’in sonlarında Osmanlı Devletine katılmıştır. 1425 yılında II. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katılan kent Anadolu eyaletine bağlı bir sancak olur. Batı Anadolu’nun önemli bir kültür merkezi olan Aydın 16.yüzyıl sonlarında bir çok ayaklanmalara sahne olur. II.Mahmut döneminde Müşirlik, Tanzimat’tan sonra eyalet, 1867′de ise vilayet olur. Anadolu’nun ilk demiryolu Aydın-İzmir arasında yapılıp işletmeye açılır. 27 Mayıs 1919′ta Yunanlılar tarafından işgal edilir, 30 Haziran 1919′da geriye alınan kent tekrar işgal edilir. Kent 7 Eylül 1922 yılında işgalcilerden kurtarılır.

Aydın Nüfusu

2012 yılında yapılan nüfus sayımına göre Aydın ilinin nüfusu 1.006.541′dir. Bu nüfusun 611.846 şehirde, 394.695′i kırsal alanlarda yaşamaktadır. 1997 nüfus sayımına göre 897.821 olan genel nüfusun 431.304’ü köylerde yaşamaktadır. Kentlerde yaşayan nüfusun bir kısmının da tarımla uğraştığı göz önüne alındığında, toplam nüfusun % 57’sinin (511.758) tarımsal nüfus olduğu görülür.

Aydın İlçeleri

Bozdoğan

Büyük Menderes havzasının güneyinde Akçay’ın suladığı ovanın yanında yükselen Madran dağı eteklerindeki iki tepe üzerine kurulmuştur. Aydın’a 76 km. uzaklıktaki ilçenin ekonomisi tarıma dayalıdır. Bazı kaynaklara göre Bozdoğan’ın 13.yy sonlarında kurulduğu ifade edilmekle birlikte, yöredeki tarihsel yapı kalıntıları ve buluntular çok eski çağlara aittir. Daha sonraki Roma, Bizans ve Selçuklu kültürlerinin izlerini taşıyan eserler de vardır. Koyuncular köyü yakınında bulunan Neopolis, Kavaklı köyü yakınındaki Bargasa yerleşmeleriyle Körteke kalesi, Örtülü ve Konaklı köylerindeki Sarnıçlar ve Kemer Köprüsü bunların başlıca örnekleridir. Kemer Barajı gölü çevresi, Mardan dağı gibi birçok doğal güzelliklere sahiptir. Mardan dağı eteklerinden çıkan memba suyu ünlüdür. Serin yaylaları, bol suları ile yeşil turizme açık yöre, her yana serpilmiş çeşitli kültür eserleri ile gezilip görülmesi gereken bir yerdir. Ekonomi tamamen tarıma dayalıdır. Başta zeytin, incir, üzüm, pamuk, kendir olmak üzere her çeşit meyve ve sebze yetiştirilir. İlçede Büyük Menderes ırmağının kolu olan Akçay üzerinde bulunan Kemer Baraj Köprüsü, Bozdoğan-Akhisar köyü sınırları içinde Akçay suyu üzerinde tek gözlü olarak inşa edilmiş olan Kemer köprüsü, Bozdoğan-Altıntaş yolu üzerinde Armutalan Köprüsü, Körteke kalesi ile Piginda antik kenti bulunmaktadır.

Buharkent

Aydın il merkezinin 86 km. doğusunda İzmir-Denizli karayolu üzerindedir. Anayol üzerinde bulunması ticaret ve sanayileşme hareketlerinde gelişme sağlamaktadır. Buharkent 1902 yılında, modern bir planlamayla ve Burhaniye adıyla kurulmuştur. Bağımsızlık Savaşı’nda işgalci düşmana ilk kurşunun atıldığı yer olan Çubukdağ’a izafeten Çubukdağ olarak da anılmaktadır. İlçede Kızıldere kaplıcaları bulunmakta olup, ekonomisi tarıma dayalıdır. Tarım içinde büyük payı olan sulu tarım, sulama kanalı yapılmadan önce, ancak Menderes akarsuyunun hemen kıyılarında yapılabiliyordu. O dönemin en belirgin özelliği incir bahçelerinin çokluğuydu. Yapımına 1960 yılında başlanan DSİ sulama kanalından 1995 yılında su verilmeye başlanmasıyla, ekonomik canlılık buna paralel olarak artmıştır. Yalnızca akarsu kenarında yapılabilen tarım geniş alanlara taşınma imkanı bulmuştur.

Çine

Büyük Menderes Havzasının güneyinde, Çine Çayının suladığı yeşil alanlara bakan Mardan dağının güneybatı eteklerinde kurulmuştur. Aydın il merkezine 38 km. uzaklıktadır. Çine, Antik Karya ve İonya bölgelerini birbirine bağlayan geçit üzerinde olması nedeniyle Aydın’ın eski ve önemli yerleşim yerlerinden biridir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve gelişme dönemlerinde Muğla Livası’na bağlı olan Çine, Tanzimat’tan sonra Muğla’dan ayrılarak Aydın’a bağlandı. Bu dönemlerde, günümüzdeki ilçe merkezi olan Çine, Kıroba adlı küçük bir köydü. II. Abdülhamid zamanında Filibe, Çırpan, Zara yerlilerinden kalabalık bir göçmen grubunun bölgeye yerleşmesi nedeniyle Kıroba’nın adı Hamidabad oldu. Ekonomisi tarım, ormancılık ve hayvancılığa dayanmaktadır. Tütün, pamuk, zeytin ve yer fıstığı yetiştirilir. Sanayii, çırçır, zeytinyağı gibi tarıma dayalı işletmelerin yanında, maden işletmelerinden oluşmaktadır. Seramik sanayinin ana girdisi olan maden rezervleri ve bunları işleyen fabrikalar ilçe ekonomisinin önemli bir dalını oluşturur.

Didim

Merkez ilçeye 123 km. uzaklıktadır. Büyük Menderes delta ovasının güneyinde, Altınkum Plajlarına çok yakın antik Didyma kentinin kenarındadır. Tarihi belgelere göre, Atina Kralı Kadros’un oğlu Neleus önderliğindeki bir grup İon tarafından kuruldu. Yöreye sırası ile Selevkoslar, Bergamalılar ve Romalılar hakim oldu. Kent,; Roma imparatorluğu ikiye bölününce Bizansın elinde kaldı. Selçukluların yöreye egemen olmasından sonra XII. Yüzyılda Menteşeoğulları Beyliği sınırları içinde kalan kent, bu beyliğin başkenti oldu. 1415 yılında Osmanlıların hakimiyetine girdi. Mayıs 1990’da ilçe ünvanına kavuşan Didim’de turizme yönelik el sanatları oldukça gelişmiştir. Küçükbaş hayvancılık, tarım, kıyı şeridinde her mevsimde balıkçılık yapılabilmektedir. Didim gerek denizinin, plajlarının güzelliği ve gerekse tarihi zenginlikleri nedeniyle yılın her ayı yerli-yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. 1960’lı yıllarda küçük bir yerleşim merkezi olan ilçe; turizme verilen önemle birlikte büyük bir gelişme ve nüfus artışı göstermiştir. Eski ismi “Yenihisar” olan ilçe, yöre halkının isteğine uyularak 9 Nisan 1997 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan kararla Didim olarak değiştirilmiştir. Apollon Tapınağı Artemis’in ikiz kardeşi Apollon adına, Brankhid kahinleri için yapılmıştır. Strabona göre; “Dünyanın en büyük tapınağı olduğundan çatısı örtülememiştir.” MÖ 494’te Persler tarafından tahrip edilen, büyük Aleksander, Seleukhoslar, Bergamalılar ve Romalılar zamanında yeniden kurulan ve eklemeler yapılan tapınak antik dünyanın en ünlü kehanet merkeziydi.

Germencik

Aydın il merkezine uzaklığı 22 km’dir. Büyük Menderes havzasının verimli ovasının üzerinde yeralır. Dolma bir arazi üzerindedir. Germencik’in en eski yerleşim alanı, Ortaklar’ın 4 km. yakınındaki antik Magnesia kentidir. M.Ö. 7. yüzyılda Yunanistan’ın Magnesia yöresinden gelen Aiolialı’lar tarafından kurulduğu söylenir. Bizanslılar döneminde psikoposluk merkezi merkezi olan kent, Aydınoğulları Beyliği varislerinden Hıdır Bey aşireti tarafından bugünkü yerinde İğneabad adı altında kuruldu. Osmanlı idaresi altındayken Değirmencik olan yerin adı, zamanla Germencik olarak değişti. Tarıma dayalı ekonomisinde Türkiye’nin en önemli ihraç ürünlerinden başta incir olmak üzere, pamuk, zeytin, meyan kökü ve susam yetiştirilir. Son zamanlarda sera sebzecilik, hayvancılık ve bilhassa tavukçuluk ile yumurtacılık ilçede ekonomik bir etkinlik kazanmıştır. Kaplıca kaynakları oldukça zengindir. Buna sebep ilçeden Söke’ye doğru uzanan bir fay çizgisiyle bağlı olan çatlakların olmasıdır. Çamköy’de sıcaklığı 60 dereceyi bulan çamur kaplıcası da; insan vücudundaki birçok ağrıların yanı sıra, bilhassa romatizmaya iyi geldiği söylenir.

İncirliova

M.Ö. XIII. Yüzyılda, bölgeden Hitit egemenliği kalkınca, yöreye sırasıyla; Frigler, Lidyalılar, İonlar, Persler, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar egemen olmuşlardır. Bir ara Bizanslılar tarafından tekrar 1096’da geri alınmışsa da, Menteşe bey tarafından 1280 tarihinde kesin olarak Türk hakimiyetine geçmiştir. 1310 yıllarında Aydınoğullarının olan topraklar, 1426’da II.Murat tarafından kesin olarak Osmanlı Devletine katılmıştır. 1400’lü yıllarda, Ahiler döneminde, gelen bir grup insan, bugünkü adı Kardeşköy olan Saray Çukur (Bir söylentiye göre Kazma Çukur) mevkiinde yerleşen Madanoğlu ailesi tarafından İncirliovanın ilk temeli atılmıştır. Tarım ve hayvancılık nedeni ile bulundukları yerin çevresine yayılan o günkü insanlarımız, sulak olduğu için önceleri adına Karapınar dedikleri bu yere; zamanla bataklıklar kuruyup yerlerinde incir ağaçları çıkmaya başlayınca, halk buraya 1934 yılında, İncirliova ismini takmıştır. Ekonomisi tarım ve buna bağlı sanayi işletmelerine dayalıdır. Özellikle sebzecilikte ülke genelinde oldukça söz sahibidir. Seracılık ve bal üretiminde büyük gelişme içindedir. Büyükbaş hayvancılığının yanı sıra tavukçuluk ve yumurtacılık son yıllarda gelişme halindedir.

Karacasu

Antik devirde şimdi Karacasu’nun yerine Gordio Teichos kenti vardı. Karacasu’nun eski ismi olan Yenişehir bu kentin üzerinde inşa edildi. Oğuz Han’ın oğullarından Aymür aşiretine bağlı Karasu Boyu kentin bulunduğu yere yerleşti. Bu isim tanzimattan sonra Karacasu olarak değişti. Kayralıların egemenliğindeki kent M.Ö. 189’ da Romalıların eline geçen kent, imparatorluğun ikiye bölünmesiyle Bizanslıların oldu. Selçukluların hakimiyetine giren bölge son dönemlerde Menteşe Beyliği’ne bağlandı. Sırasıyla Aydınoğulları Beyliğine ve Osmanlıların hakimiyetine girdi. Denizden yüksekliği fazla olduğundan Akdeniz ikliminden farklı olarak yayla özellikleri gösterir. Baba dağı yamaçlarındaki kalker yapının dönüşümüyle meydana gelen mermerler; Aphrodisias antik kentinin kurulmasında ve buradaki heykelciliğin gelişmesinde etkili olmuştur. Başlıca geçim kaynağı elma ve zeytinle birlikte, incir, üzüm, nar, narenciye, kestane, badem, şeftali, sebze, tahıl ve az da olsa pamuk ile tütündür. Topraktan imal edilen testi, çömlek ve turistik eşyalar; yayla turizmi ve Aphrodisias antik gelen yerli-yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.

Karpuzlu

Tarihi M.Ö. 340 yıllarına dayanır. İlçenin batısındaki tepe üzerinde Pers Valisi Mousolus’un Kız Kardeşi Ada’nın Halikarnas’tan kovularak buraya yerleşmesiyle Alinda Kenti olarak kurulmuştur. Daha sonraları hızla gelişen kent, günümüzde granit kesme taşlardan yapılmıştır. İlk önce Dalamanlı mevkiinde kurulan ilçe, daha sonra bu antik kentin güney doğu eteğinde Demircidere olarak kurulmuştur. Kasaba, daha sonraları, bölgenin bucak merkezi olmuş, Cumartesi günleri kurulan pazarı ile de alışveriş merkezi haline gelmiştir. Demircidere cumhuriyetimizin ilk kadın muhtarını seçen bir köy olması ile de ünlüdür. Belediye teşkilatının 1971 yılında kurulmasıyla kasaba olmuş ve bulunduğu ovanın ismi olan Karpuzlu ismini almıştır. Halkının geçim kaynağı tarımdır. Dağları zeytin ve ormanlarla kaplı olan ilçenin ova kesimi verimli topraklara sahiptir. Süt inekçiliği ve arıcılık gelişmiştir. Sebze üretimi ilk sıradadır. Son yıllarda seracılığa geçilmiştir. Sanayi yeterli düzeyde değildir.

Koçarlı

Eski bir yerleşim merkezi olan Koçarlı; M.Ö. 1200 yıllarında, önce Yunanistan’dan gelen Dorlar’ın yönetimi altına girdi. Daha sonra Karialılar kenti ele geçirdiler ve Akmescit köyünün kuzeyindeki yörede Amyzon kentini kurdular.1200’lü yıllarda Selçuklular ve Menteşeoğulları bölgeye hakim oldu. 1390 yılında Osmanlı Devleti’ne bağlandı.1520’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından Cihanoğullarına verildi ve bir fermanla 1715 yılında Koçarlı aşireti bölgeye yerleştirildi. Önceleri köy iken 1837’de bugünkü yerine taşınarak “Ayan”, 1946’da ilçe merkezi olarak belediye teşkilatı kuruldu. Halk geçimin tarımdan sağlar. Çok kaliteli pamuk ve narenciye üretilmektedir. Zeytin başta olmak üzere çam fıstığı, buğday, üzüm, sebze, mısır, arpa, ayçiçeği, incir, kestane tarım ürünleri içinde önemli yer tutmaktadır. Dağlık kesimlerde arıcılık ve hayvancılık yapılmaktadır. Uranyum yatakları olan ilçede, Alüminyum fabrikasının yanı sıra tarım alet, pamuk, çırçır ve zeytinyağı fabrikaları vardır.

Köşk

Köşk’ün Etiler zamanında kurulduğu sanılmaktadır. Zamanla Lidyalıların, Kayralıların, İonların göç ve saldırılarına uğrayan kent, M.Ö. 281 yılında Suriye Kralı Selevkos’un eline geçti. Selçuklular zamanında Fındıklı şehri olarak anılıyorlardı. Aydınoğullarının eline geçen kent, 1390 yılında Osmanlı devletine bağlandı. Eski zamanlarında Sandıklı olarak bilinen ilçe, 1653 yılındaki depremle Göçük ismi ile anılsa da daha sonra Köşk ismini almıştır. 1876’da bucak olan Köşk, 1932 yılına kadar Belediye idi. 1958 yılına kadar muhtarlık olarak yönetildikten sonra, Mayıs 1990 da ilçe ünvanına kavuştu. Meşe, palamut, çam ormanlarının yanı sıra başta kestane olmak üzere, zeytin, incir, ceviz, nar, ayva, kiraz, elma, üzüm yetiştirilir. Ovaya doğru inildikçe narenciye, şeftali, sebze, pamuk, susam, mısır, buğday, kavun, karpuz halkın geçim kaynağıdır. Arıcılık ve süt inekçiliği son yıllarda gelişmiştir.

Kuşadası

İzmir, Selçuk, Pamucak, Meryem Ana, Pamukkale, Didim, Bodrum, Marmaris gibi turistik ve tarihi yerlerin merkezi durumunda oluşu, ayrıca Sisam Adsıyla karşı karşıya bulunuşu nedeniyle en önemli turistik merkezlerden birisidir. İstanbul’dan sonra ikinci büyük deniz kapısıdır. Kuşadası İonya tarihi ile birdir. Yılancı Burnu denilen yerde Efes’e bağlı Neopolis ismi ile kurulduğu sanılmaktadır. Burada Etiler, Kayralılar hüküm sürdüler. M.Ö. 5. yy başlarından itibaren sırasıyla Persler, Atinalılar, Makedonyalılar ve Selevkosların egemenliğine giren Kuşadası, M.Ö. 64’de Roma’ya bağlandı. M.S. 395 yılında Bizans egemenliğine giren Kuşadası, Efes limanının Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar yüzünden kapanması ile Efesli tüccarların yeni limanı olmuştur. Venedik ve Cenovalılarla ticaretin yapıldığı dönemlerde, yeni iskele anlamına gelen “Scalanova” ismi ile anıldı. 13. yy. ikinci yarısında Selçuklu türk Beylerinin idaresi altındayken, 1413’de Osmanlı egemenliğine girmiş, Sadrazam (Öküz) Mehmet Paşa tarafından imar edilmiştir.Müslüman Türkler önceleri Kuşadası yakınlarında Pilavtepe eteklerinde Andızkule’de otururlardı. İlçenin simgesi olan Güvercin Ada’daki kale 1834’de yapıldı. Kuşadası adı buradan gelmektedir. İlçe ekonomisindeki temel sektör hiç şüphe yok ki turizm ve buna bağlı olarak gelişen ticaret ve hizmetleridir. Söke ve Selçuk karayolları ile her iki yönde bağlı oluşu, Adnan Menderes Hava limanına yakınlığı, kruvaziyer turizmine uygun limanı ve uluslararası yat limanının bulunması Kuşadası’nı turizm yönünden daha önemli hale getirmiştir.

Kuşadası hakkında daha detaylı bilgiler edinmek için KUTO'nun hazırladığı Turizm Analizi isimli sunumu buradan indirebilirsiniz.

KUŞADASI: GENEL BİLGİLER

Aydın il merkezine 71 km. uzaklıkta, Ege Bölgesi'nin denizle buluştuğu kıyı şeridinde yer almaktadır. Kuzeyde Selçuk ve Pamucak, güneyde Dilek Yarımadası ile sınırlanan ilçe merkezi; İzmir, Efes, Meryemana, Milet, Didim, Pamukkale, Marmaris, Bodrum gibi önemli turistik merkezlerin odağında bulunmaktadır. Kuşadası Limanı, Yunanistan'a ait Sisam adasına yakın olması nedeniyle, buraya gelen turistler için Türkiye'nin ikinci önemli deniz kapısıdır.

kusadası genel görünümKuşadası parıltılı bir körfezin sahilleri etrafında kurulmuş sevimli bir liman kentidir. Kademe kademe inerek Ege'nin en güzel koyuna hakim olan ilçe, özellikle tatilcilere hizmet vermektedir. Marinası ziyaretçi yatları ihtiyaç duydukları bütün imkan ve olanakları sağlar. İyi düzenlenmiş otel ve tatil köyleri geniş türde konaklama sunar. Özellikle İngiliz,İrlandalı ve Alman turistler arasında çok tercih edilir. Barları ve balık lokantaları ile ünlüdür. Kuşadası turistik bir bölge olmasının yanı sıra bir çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Antik çağ yazarlarına göre M.Ö 1000 yıllarında kurulan Efes, hıristiyan alemi için kutsal bir yer olan Meryem Ana Evi ve bir çok tarihi eseri burada turistler tarafından ziyaret edilmektedir.

M.Ö. V. yy başlarında Perslerin egemenliğinde olan şehir, M.Ö. 64 yılında Romalılar'ın ve daha sonra "Scalanova"(Yeni İskele) adını vermişlerdir. 1413 yılında I. Mehmet Çelebi zamanında Osmanlılar tarafından zapt edilmiş ve içinde pek çok kuş yuvası bulunan Güvercinada'ya izafeten adına Kuşadası denmiştir. 1865 yılında ilçe olan Kuşadası'nın şehir merkezi, şimdiki merkezin 4 Km. doğusunda Andız Kulesi mevkiinde olduğu burada bulunan kale duvarları bize bunun doğruluğunu göstermektedir. İlçenin idari yönetimi 1957 yılına kadar İzmir iline bağlı iken, bu tarihte yapılan bir değişiklikle Aydın iline bağlanmıştır.

İlçenin alanı 264 Km2 olup, 2000 Yılı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre 65.765 kişi yaşayan ilçede 3 belediye ve 6 köy bulunmaktadır.

İlçe, tarım ve turizm gelirlerine sahip ekonomik bakımdan şanslı bir özelliğe sahiptir. Kışın 70.000 olan nüfus yazın bir milyona varmaktadır. Ülke döviz gelirlerinin yaklaşık %10'u ilçede elde edilmektedir. Artan turizm potansiyeli yanında tarım ve hayvancılık faaliyetleri özellikle köylerde büyük oranda devam etmektedir.


Güvercinada

güvercinada19 yy.da Mora ayaklanması sırasında adalardan gelebilecek saldırılara karşı karakol olarak Osmanlılar tarafından yapılmıştır.


Kruvaziyer ve Yat Limanı

yat limanıKuşadası'nda turist gemilerinin yanaştığı iki adet iskele ve ayrıca 650 yat kapasiteli yat limanı bulunmaktadır. Kuşadası Limanına her mevsim gemiler yanaşmaktadır. Kuşadası limanından Yunan Adası olan Sisam (Samos)'a bahar ve yaz aylarında (1 Nisan - 20 Ekim arası her gün) düzenli olarak yolcu motor seferleri yapılıp, kış aylarında bu seferler charter olarak değişir. Limanda günübirlik ve saatlik piknik turu yapan yolcu motorlar mevcut olup, Mavi Tur yapan yatlar da yat limanında bulunmaktadır.


Cami ve Kervansaray

kervansaraySadrazam Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı, 1618 yılında Sadrazam Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Dış duvarlarda görülen top delikleri şehrin korsan saldırılarına karşı korunması amacıyla yapılmıştır.

Kale İçi Camii: 1618 yılında Sadrazam Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.


Plajları ve Kaplıcaları

kadınlar deniziKuşadası'nda bulunan plajlar, Kadınlar Denizi Plajı,Güvercin ada Plajı,Yılancı Burnu Plajı, Yavan su Plajı, Kuştur Plajı, Kara ova Plajı, Güzelçamlı Plajı, Sevgi Plajı, Kalamaki Plajıdır.

Kaplıcalar, Çıban (Yavan su ) Kaplıcası, Venüs Kaplıcası, Güzelçamlı kaplıcası Kuşadası'nın önemli kaplıcalarıdır.

Kuyucak

M.Ö. 2000 yıllarında Hitit egemenliğinde olan ilçe, M.Ö.1200 yıllarında Lidyalıların hakimiyetine girdi. Sırasıyla Pers, Roma, Bizans ve Selçuklular yönetimine geçen yöre 1425 yılında Osmanlı Devletine bağlandı. Kent; asırlarca Aphrodisias ile Efes arasında yolculuk yapan askeri birlikler ile ticaret kervanlarının yerleşim yeri olarak ünlü idi. Kuyucak ismini nereden aldığına dair halk arasında iki rivayet vardır. Bir zamanlar bu köyde yaşayan Yörükler, birbirlerine oturdukları yerleri tarif ederken, iki tepe arasında bulunan Kuyucak’ı işaret ederek “Biz karşıkı koyakta oturuyoruz” dediklerinden, zamanla “Koyak” değişerek “Kuyucak” olmuştur. Bir başka rivayete göre de: Susuzluk çeken halkın açtığı kuyuların çokluğu nedeniyle yöreye “Kuyuçok” adı denildiğinden, bu zamanla “Kuyucak” ismini almıştır. Ekonomisinin temeli tarıma, hayvancılığa ve orman ürünlerine dayanır. Son yıllarda elmacılık, şeftali ve çilek gelişmiştir. Küçük kapasiteli de olsa ilçede çırçır ve zeytinyağı fabrikaları vardır.

Nazilli

Nüfus yönünden Aydın’ın en büyük ilçesidir. Ülkemizdeki birçok il merkezinden nüfusça daha kalabalıktır. M.Ö. 546’da Lidyalılar’ı yenen Persler bölgeye egemen olmuş, M.Ö. 334’de Büyük İskender tarafından Makedonya topraklarına katılmıştır. Roma ve Bizans dönemlerinden sonra Selçuklular Anadolu’ya gelince, Nazilli ve çevresi Türk-İslam uygarlığının etkisi altına girmiştir. Bu dönemden sonra bölgeye oğuz boylarına bağlı çeşitli oymaklar yerleşmiştir. 1390 yılında Osmanlı Devleti’ne bağlansa da daha sonra Aydınoğulları Beyliği egemenliğine girmiştir. 1425’te tekrar Osmanlı hakimiyetine bağlanmıştır. Osmanlı zamanında alışveriş merkezi olması sebebiyle Pazarköy, sonraları Nazlıköy olarak anılmıştır. İlçe merkezi Kestel köyü iken, Nazilli’nin gelişme göstermesi üzerine 1831’de merkez Nazilli olmuştur. 1937 yılında açılışını Atatürk’ün yaptığı aşağı Nazilli’de kurulan Basma Fabrikası; bu kesimin ve sanayinin hızla gelişmesini sağladı. Bölge tarımı da fabrikadan etkilenerek, pamuk üretimi bilimsel bir temele oturmuş ve üretimde önemli artışlar sağlanmıştır. Sahip olduğu ulaşım kolaylıkları ve bereketli toprakları nedeniyle tarım çok önemlidir. Aydın il merkezinden sonra sanayide en gelişmiş ve sanayileşme hızı en yüksek olan ilçesi Nazilli’dir. Geçmişteki el dokumacılığı günümüzde hemen hemen kalmamıştır. Son yıllarda tavukçuluk, yumurtacılık, çilek ve seracılık önemli gelişme süreci içine girmiştir.

Söke

M.Ö. 5000 yılından itibaren yerleşim alanı olmuştur. İlk olarak Hititlerin egemenliğine giren bölge, M.Ö. 1200’de Kayralıların yurduydu. Sırasıyla İonlar, Lidyalılar ve Perslerin yönetimine girdi. Büyük İskender’in Anadolu’ya gelmesiyle Makedonyalıların, peşinden Roma ve Bizans egemenliklerinde kaldı. Malazgirt Zaferin’den sonra Türk dönemi başladı. Aydınoğulları beyliği zamanında yerleşen Türkmen Boylarından birinin beyi olan, Süleyman Şah tarafından dedesi Söke Bey adı bölgeye verildi. Yöre 1451’de kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. 1891’de Belediye olan Söke; Türkiye’nin en önemli pamuk üretim alanlarındandır. Çevresindeki zengin ve tarıma elverişli topraklardan elde edilen ürünlerin pazarlandığı önemli bir ticaret merkezidir. Zeytin ve incir halkın geçim kaynakları arasındadır. El sanatları oldukça gelişmiştir. Dağ köylerinde ormancılık, arıcılık, Bafa gölünde ise balıkçılık yapılmaktadır. Sanayi yönünden büyük ölçekli fabrikalara sahiptir.

Sultanhisar

İlk kurucuları Hititlerdi. Daha sonra Frigler ve Lidyalılar yöreye hakim olmuşlardır. M.Ö. 6. yy2da yöre Perslerin hakimiyetine girdi. M.Ö. 264-238 yıllarında meydana gelen deprem felaketi sonucu halk, Nysa’yı terk ederek şimdiki Sultanhisar’a göç etti. Sırasıyla Makedonya, Selevkkos ve Bergamalıların yönetiminin ardından bu topraklar M.Ö. 64’de Roma İmparatorluğunun egemenliğine girdi. Bizans döneminden sonra çevreye Menteşeoğulları hakimdi. 14. yy başlarında 1308’de Aydınoğulları Beyliğinin eline geçen kent 1390’da Osmanlıların oldu. Ankara Savaşı’ndan sonra bir süre daha Aydınoğulları’nın egemenliğine girse de, 1425 yılında tekrar Osmanlı topraklarına katıldı. Aydın Bey’in “Nilüfer Sultan” isimli kızı ilçeyi; “Hisar”ı olarak kabul ettiğinden “Sultanhisar” isminin buradan geldiği söylenmektedir. İlçenin güneyi verimli Büyük Menderes toprakları üzerindedir. Bu nedenle halkın geçim kaynağı genellikle tarıma dayalıdır. Seracılık oldukça gelişmiştir. Aydın2ın en çok portakal ve şeftali yetiştiren ilçesidir. Başlıca sanayi kuruluşları zeytinyağı ve çırçır fabrikalarıdır. İzmir-Afyon demiryolu ve İzmir-Denizli Karayolunun kentin içinden geçmesi, ulaşım ve ticareti olumlu yönde etkiler.

Yenipazar

M.Ö. 7. yy’da Kimmerlerin istilasına uğradıktan sonra Lidya ve Perslerin dönemini yaşadı. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca yöre Bizans topraklarında kaldı. Daha sonra Selçukluların hakimiyetine girdi. M.S. 1455 yılında Cihanoğulları aşireti tarafından, Donduran köyünün sınırları içinde, o dönemin bir psikoposluk merkezi olan antik Ortasia Harabelerinin 5 km. batısında Telozlar Mevkiinde kuruldu. Yörede çıkan sıtma hastalığından sonra halkın kaçarak şimdiki bulundukları yere geldikleri bilinmektedir. Çevredeki köylülerin bir pazaryeri olduğundan ve birbirlerine “Haydi yeni kurulan pazara gidelim” dediklerinden “Yenipazar” ismini aldığı söylenir. Ekonomisi tarıma dayalı olup ayrıca sığır, koyun besiciliği ve arıcılık da yapılmaktadır. Çırçır ve zeytinyağı fabrikaları sanayi kuruluşları olarak sayılabilir. İçme suyu ilçe belediyesinin gelir kaynaklarındandır.

Aydın İli Kültür ve Turizm

Deniz Turizmi

Aydın ili, tarihi, kültürel ve doğal değerlerine sahip olmanın ötesinde, turizm faaliyetlerinin en yoğun olduğu Batı Anadolu’nun orta yerinde bulunmaktadır. Ayrıca, turizm açısından en önemli deniz sınır kapısına sahip olması, Aydın’ı, sektörün en gelişmiş illerinden biri haline getirmiştir.

didim marina

Yat Turizmi

Kuşadası ve Didim marinaları bulunmaktadır.

Termal Turizmi

İlimizde turizmin çeşitlendirilmesi çalışmaları devam etmektedir. 2007 yılı başında Buharkent bölgesi “Buharkent Termal Turizm Gelişim Bölgesi” ve Aydın Merkezde Ilıcabaşı’nı da içine alan İmamköy çevresi “Tralleis Termal Turizm Gelişim Bölgesi” ilan edilmiştir. Aydın’da Alangüllü Kaplıcası, Natur-Med Davutlar Termal Kaplıcası ve Radon Termal Kaplıca Kür Merkezi bulunmaktadır.

Kongre Turizmi

Aydın ilinde bulunan 6 adet 5 yıldızlı otel ile 1. sınıf tatil köyü bünyesinde kongre turizmi amacıyla kullanılabilecek salonlar mevcuttur. İlin diğer turizm çekicilikleri de bunu destekler niteliktedir. Kuşadası Kongre Merkezi önemli bir merkezdir.

Yayla Turizmi

Kurşunlu Aydın merkezden yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta olup. Oldukça keyifli bir yürüyüş parkuru vardır. Paşa Yaylası Aydın merkezden yaklaşık 25 km uzaklıkta olup eğimli bir yürüyüş parkuru vardır. Beşparmak Dağları (Bafa Gölü) Aydın merkezden yaklaşık 140 km uzaklıkta olup yer yer eğimli olmakla birlikte düzgün ve göl görünümlü yürüyüş parkuru vardır. Karacasu Yaylası Aydın merkezden yaklaşık 120 km uzaklıkta olup yer yer eğimli yürüyüş parkuru vardır.  Paşa Yaylası, Karacasu Yaylası ve Madran Yaylası potansiyel dinlence ve sportif turizm merkezleridir.

  • Dağ ve Doğa Yürüyüşü
  • Bisiklet Turizmi
  • Mağara Turizmi
  • Kamp Ve Karavan Turizmi
  • Kuş Gözlemi
  • Yaban Hayatı
  • K
Aydın

Aydın İli

Türkiye’nin batısında yer alan illerimizden birisi olan Aydın ili, ülkemizin Ege Bölgesinde yer almaktadır. Ege Denizine kıyısı olması, Büyük Menderes nehrine sahip olması ve turizm açısından (Kuşadası, Didim) Türkiye’nin önemli noktalarından birisi olması Aydın’ı çok kritik bir şehir haline getirmiştir. Büyük Menderes nehri ve ovasından dolayı tarım açısından da oldukça gelişmiş bir durumdadır.

Türkiye’de ilk demiryolu kurulan şehir Aydın’dır ve Türkiye’nin en uzun tüneli yine buradadır. Aydın’da çok sayıda tarihi eser bulunur. 2010 TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle birlikte 17 ilçe, 36 belediye ve 492 köy vardır. Binlerce yıl önce Büyük Menderes Irmağının suladığı bereketli ovalar üzerine kurulmuş Aydın doğanın kültürle kucaklaştığı ve Türkiye’de turizmin başladığı ilk illerden biridir. Aydın, eşsiz nitelikteki antik çağın kent ve tapınakları ile muhteşem doğal güzelliklere sahiptir.

aydın tarihçesi-3

Kent coğrafi konumundan ötürü çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış ve her bir uygarlık bölgede kendi izlerini bırakmıştır. Antik çağın Afrodisias, Milet, Alinda, Didyma, Nysa, Priene, Magnesia gibi önde gelen kentlerinde doğa filozofları Thales, Anaksimender ve Anaksimenes’i, tarihçi ve coğrafyacı Hekatais’u, şehir plancısı ve mimar Hippodamos ile İsidoros’u yetiştirmiş olan Aydın; Kuşadası ve Didim gibi sahil ilçeleriyle turizm açısından Türkiye’nin önde gelen kentlerinden biridir. Günümüzde yüz binlerce turist Aydın’ı ziyaret etmekte, antik çağ kentlerinde geçmişin izleriyle buluşmakta, eşsiz flora ve faunasıyla doğayı olabildiğince gözlemlemektedir.


 
 

Aydın Tarihçesi

Hititlerden başka Spartalılar ve Perslere de ev sahipliği de yapmıştır. Ardından Büyük İskender hakimiyeti altına girmiştir. Roma İmparatorluğuna da ev sahipliği yapan Aydın tarih boyunca birçok isimle anılmıştır. 11. yüzyılda Türklerin hakimiyeti altına giren Aydın sonrasında Bizans hakimiyetine girmiştir. 1280 tarihinde önce Menteşe Beyliği sonrasında ise Aydınoğlu Beyliği ele geçirmiştir. Bu tarihten sonra bu bölgeye Aydın Güzelhisar denilmiştir. Sonraki zamanlarda ise Aydın olarak kalmıştır.

Lidya döneminde, Tralles kenti, Karya, Kilikya, İran, Suriye ve Uzak Doğu’dan gelen ticaret mallarının toplandığı ve Ege limanina gönderildiği dağıtım merkezi durumundaydı.

aydın tarihçesi-4

 

Frigler, Anadolu’da ilk büyük devleti kurdular. M.Ö. 1200 yılında Büyük Menderes’in yukarı platosuna yerlestiler. Frigler’in Trak Kavimleri’nden olduğu İliryalılar’ın saldırısı üzerine Boğazlar’dan geçerek geldiklerini, Hitit Krallığı’nı yıktıkları biliniyor.

lonlar‘in M.Ö. 1200 yılında Gediz ve Büyük Menderes ovalarında kurmuş oldukları şehirlerin en önemlisi Milet sehri idi. İonlar felsefede önemli aşamalar yaptılar. Matematik ve astronomi bilgini Tales herşeyin ana elementinin su olduğunu ileri sürdü; Lidyalılar’la Modyalılar arasında yapılan savaştaki güneş tutulması olayını önceden hesapladı. Miletli diğer bir bilgin Anoksimandros, herşeyin başlangıcının “sınırsızlık-sonsuzluk” olduğunu ileri sürdü.
M.Ö. 5. yüzyılda İran’dan gelen Persler‘in istilası sonucunda doğu kültürü ile tanışan Batı Anadolu kentlerinde Greko-Pers denilen yeni ve özgün bir kültür sentezi oluştu.

aydın tarihçesi-1

M.Ö. 1.ve 2. YY.da Roma yönetimi altında kalan bölge, ekonomik, ticari ve kültürel alanda önemli gelişmeler gösterdi. Romalilarin yerel kültürü benimsemeleri, kaynakları, yolları ve ticareti geliştirmesiyle yöredeki antik kentler, özellikle Efes, Milet, Tralles, Aphrodisias kalkindi, büyük boyutlu anıtsal yapılarla donatıldı.

10.YY. dan itibaren devam eden Türk göçleriyle gelen Türkmenler kırsal alanları hemen hemen boşalmış olarak buldular. Aydın Beyliği’nin hükümdarları kültür, sanat ve bilim hayatına önem vermişlerdir. Yörede günümüze ulaşan cami, medrese, türbe gibi mimari eserlerin yanısıra günümüze ulaşan ve çeşitli kütüphanelerde bulunan değerli el yazma eserler bulunmaktadır.

aydın tarihçesi-2

Aydınoğulları Beyliği, 14. YY.’in sonlarında Osmanlı Devletine katılmıştır. 1425 yılında II. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katılan kent Anadolu eyaletine bağlı bir sancak olur. Batı Anadolu’nun önemli bir kültür merkezi olan Aydın 16.yüzyıl sonlarında bir çok ayaklanmalara sahne olur. II.Mahmut döneminde Müşirlik, Tanzimat’tan sonra eyalet, 1867′de ise vilayet olur. Anadolu’nun ilk demiryolu Aydın-İzmir arasında yapılıp işletmeye açılır. 27 Mayıs 1919′ta Yunanlılar tarafından işgal edilir, 30 Haziran 1919′da geriye alınan kent tekrar işgal edilir. Kent 7 Eylül 1922 yılında işgalcilerden kurtarılır.

Aydın Nüfusu

2012 yılında yapılan nüfus sayımına göre Aydın ilinin nüfusu 1.006.541′dir. Bu nüfusun 611.846 şehirde, 394.695′i kırsal alanlarda yaşamaktadır. 1997 nüfus sayımına göre 897.821 olan genel nüfusun 431.304’ü köylerde yaşamaktadır. Kentlerde yaşayan nüfusun bir kısmının da tarımla uğraştığı göz önüne alındığında, toplam nüfusun % 57’sinin (511.758) tarımsal nüfus olduğu görülür.

Aydın İlçeleri

Bozdoğan

Büyük Menderes havzasının güneyinde Akçay’ın suladığı ovanın yanında yükselen Madran dağı eteklerindeki iki tepe üzerine kurulmuştur. Aydın’a 76 km. uzaklıktaki ilçenin ekonomisi tarıma dayalıdır. Bazı kaynaklara göre Bozdoğan’ın 13.yy sonlarında kurulduğu ifade edilmekle birlikte, yöredeki tarihsel yapı kalıntıları ve buluntular çok eski çağlara aittir. Daha sonraki Roma, Bizans ve Selçuklu kültürlerinin izlerini taşıyan eserler de vardır. Koyuncular köyü yakınında bulunan Neopolis, Kavaklı köyü yakınındaki Bargasa yerleşmeleriyle Körteke kalesi, Örtülü ve Konaklı köylerindeki Sarnıçlar ve Kemer Köprüsü bunların başlıca örnekleridir. Kemer Barajı gölü çevresi, Mardan dağı gibi birçok doğal güzelliklere sahiptir. Mardan dağı eteklerinden çıkan memba suyu ünlüdür. Serin yaylaları, bol suları ile yeşil turizme açık yöre, her yana serpilmiş çeşitli kültür eserleri ile gezilip görülmesi gereken bir yerdir. Ekonomi tamamen tarıma dayalıdır. Başta zeytin, incir, üzüm, pamuk, kendir olmak üzere her çeşit meyve ve sebze yetiştirilir. İlçede Büyük Menderes ırmağının kolu olan Akçay üzerinde bulunan Kemer Baraj Köprüsü, Bozdoğan-Akhisar köyü sınırları içinde Akçay suyu üzerinde tek gözlü olarak inşa edilmiş olan Kemer köprüsü, Bozdoğan-Altıntaş yolu üzerinde Armutalan Köprüsü, Körteke kalesi ile Piginda antik kenti bulunmaktadır.

Buharkent

Aydın il merkezinin 86 km. doğusunda İzmir-Denizli karayolu üzerindedir. Anayol üzerinde bulunması ticaret ve sanayileşme hareketlerinde gelişme sağlamaktadır. Buharkent 1902 yılında, modern bir planlamayla ve Burhaniye adıyla kurulmuştur. Bağımsızlık Savaşı’nda işgalci düşmana ilk kurşunun atıldığı yer olan Çubukdağ’a izafeten Çubukdağ olarak da anılmaktadır. İlçede Kızıldere kaplıcaları bulunmakta olup, ekonomisi tarıma dayalıdır. Tarım içinde büyük payı olan sulu tarım, sulama kanalı yapılmadan önce, ancak Menderes akarsuyunun hemen kıyılarında yapılabiliyordu. O dönemin en belirgin özelliği incir bahçelerinin çokluğuydu. Yapımına 1960 yılında başlanan DSİ sulama kanalından 1995 yılında su verilmeye başlanmasıyla, ekonomik canlılık buna paralel olarak artmıştır. Yalnızca akarsu kenarında yapılabilen tarım geniş alanlara taşınma imkanı bulmuştur.

Çine

Büyük Menderes Havzasının güneyinde, Çine Çayının suladığı yeşil alanlara bakan Mardan dağının güneybatı eteklerinde kurulmuştur. Aydın il merkezine 38 km. uzaklıktadır. Çine, Antik Karya ve İonya bölgelerini birbirine bağlayan geçit üzerinde olması nedeniyle Aydın’ın eski ve önemli yerleşim yerlerinden biridir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve gelişme dönemlerinde Muğla Livası’na bağlı olan Çine, Tanzimat’tan sonra Muğla’dan ayrılarak Aydın’a bağlandı. Bu dönemlerde, günümüzdeki ilçe merkezi olan Çine, Kıroba adlı küçük bir köydü. II. Abdülhamid zamanında Filibe, Çırpan, Zara yerlilerinden kalabalık bir göçmen grubunun bölgeye yerleşmesi nedeniyle Kıroba’nın adı Hamidabad oldu. Ekonomisi tarım, ormancılık ve hayvancılığa dayanmaktadır. Tütün, pamuk, zeytin ve yer fıstığı yetiştirilir. Sanayii, çırçır, zeytinyağı gibi tarıma dayalı işletmelerin yanında, maden işletmelerinden oluşmaktadır. Seramik sanayinin ana girdisi olan maden rezervleri ve bunları işleyen fabrikalar ilçe ekonomisinin önemli bir dalını oluşturur.

Didim

Merkez ilçeye 123 km. uzaklıktadır. Büyük Menderes delta ovasının güneyinde, Altınkum Plajlarına çok yakın antik Didyma kentinin kenarındadır. Tarihi belgelere göre, Atina Kralı Kadros’un oğlu Neleus önderliğindeki bir grup İon tarafından kuruldu. Yöreye sırası ile Selevkoslar, Bergamalılar ve Romalılar hakim oldu. Kent,; Roma imparatorluğu ikiye bölününce Bizansın elinde kaldı. Selçukluların yöreye egemen olmasından sonra XII. Yüzyılda Menteşeoğulları Beyliği sınırları içinde kalan kent, bu beyliğin başkenti oldu. 1415 yılında Osmanlıların hakimiyetine girdi. Mayıs 1990’da ilçe ünvanına kavuşan Didim’de turizme yönelik el sanatları oldukça gelişmiştir. Küçükbaş hayvancılık, tarım, kıyı şeridinde her mevsimde balıkçılık yapılabilmektedir. Didim gerek denizinin, plajlarının güzelliği ve gerekse tarihi zenginlikleri nedeniyle yılın her ayı yerli-yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. 1960’lı yıllarda küçük bir yerleşim merkezi olan ilçe; turizme verilen önemle birlikte büyük bir gelişme ve nüfus artışı göstermiştir. Eski ismi “Yenihisar” olan ilçe, yöre halkının isteğine uyularak 9 Nisan 1997 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan kararla Didim olarak değiştirilmiştir. Apollon Tapınağı Artemis’in ikiz kardeşi Apollon adına, Brankhid kahinleri için yapılmıştır. Strabona göre; “Dünyanın en büyük tapınağı olduğundan çatısı örtülememiştir.” MÖ 494’te Persler tarafından tahrip edilen, büyük Aleksander, Seleukhoslar, Bergamalılar ve Romalılar zamanında yeniden kurulan ve eklemeler yapılan tapınak antik dünyanın en ünlü kehanet merkeziydi.

Germencik

Aydın il merkezine uzaklığı 22 km’dir. Büyük Menderes havzasının verimli ovasının üzerinde yeralır. Dolma bir arazi üzerindedir. Germencik’in en eski yerleşim alanı, Ortaklar’ın 4 km. yakınındaki antik Magnesia kentidir. M.Ö. 7. yüzyılda Yunanistan’ın Magnesia yöresinden gelen Aiolialı’lar tarafından kurulduğu söylenir. Bizanslılar döneminde psikoposluk merkezi merkezi olan kent, Aydınoğulları Beyliği varislerinden Hıdır Bey aşireti tarafından bugünkü yerinde İğneabad adı altında kuruldu. Osmanlı idaresi altındayken Değirmencik olan yerin adı, zamanla Germencik olarak değişti. Tarıma dayalı ekonomisinde Türkiye’nin en önemli ihraç ürünlerinden başta incir olmak üzere, pamuk, zeytin, meyan kökü ve susam yetiştirilir. Son zamanlarda sera sebzecilik, hayvancılık ve bilhassa tavukçuluk ile yumurtacılık ilçede ekonomik bir etkinlik kazanmıştır. Kaplıca kaynakları oldukça zengindir. Buna sebep ilçeden Söke’ye doğru uzanan bir fay çizgisiyle bağlı olan çatlakların olmasıdır. Çamköy’de sıcaklığı 60 dereceyi bulan çamur kaplıcası da; insan vücudundaki birçok ağrıların yanı sıra, bilhassa romatizmaya iyi geldiği söylenir.

İncirliova

M.Ö. XIII. Yüzyılda, bölgeden Hitit egemenliği kalkınca, yöreye sırasıyla; Frigler, Lidyalılar, İonlar, Persler, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar egemen olmuşlardır. Bir ara Bizanslılar tarafından tekrar 1096’da geri alınmışsa da, Menteşe bey tarafından 1280 tarihinde kesin olarak Türk hakimiyetine geçmiştir. 1310 yıllarında Aydınoğullarının olan topraklar, 1426’da II.Murat tarafından kesin olarak Osmanlı Devletine katılmıştır. 1400’lü yıllarda, Ahiler döneminde, gelen bir grup insan, bugünkü adı Kardeşköy olan Saray Çukur (Bir söylentiye göre Kazma Çukur) mevkiinde yerleşen Madanoğlu ailesi tarafından İncirliovanın ilk temeli atılmıştır. Tarım ve hayvancılık nedeni ile bulundukları yerin çevresine yayılan o günkü insanlarımız, sulak olduğu için önceleri adına Karapınar dedikleri bu yere; zamanla bataklıklar kuruyup yerlerinde incir ağaçları çıkmaya başlayınca, halk buraya 1934 yılında, İncirliova ismini takmıştır. Ekonomisi tarım ve buna bağlı sanayi işletmelerine dayalıdır. Özellikle sebzecilikte ülke genelinde oldukça söz sahibidir. Seracılık ve bal üretiminde büyük gelişme içindedir. Büyükbaş hayvancılığının yanı sıra tavukçuluk ve yumurtacılık son yıllarda gelişme halindedir.

Karacasu

Antik devirde şimdi Karacasu’nun yerine Gordio Teichos kenti vardı. Karacasu’nun eski ismi olan Yenişehir bu kentin üzerinde inşa edildi. Oğuz Han’ın oğullarından Aymür aşiretine bağlı Karasu Boyu kentin bulunduğu yere yerleşti. Bu isim tanzimattan sonra Karacasu olarak değişti. Kayralıların egemenliğindeki kent M.Ö. 189’ da Romalıların eline geçen kent, imparatorluğun ikiye bölünmesiyle Bizanslıların oldu. Selçukluların hakimiyetine giren bölge son dönemlerde Menteşe Beyliği’ne bağlandı. Sırasıyla Aydınoğulları Beyliğine ve Osmanlıların hakimiyetine girdi. Denizden yüksekliği fazla olduğundan Akdeniz ikliminden farklı olarak yayla özellikleri gösterir. Baba dağı yamaçlarındaki kalker yapının dönüşümüyle meydana gelen mermerler; Aphrodisias antik kentinin kurulmasında ve buradaki heykelciliğin gelişmesinde etkili olmuştur. Başlıca geçim kaynağı elma ve zeytinle birlikte, incir, üzüm, nar, narenciye, kestane, badem, şeftali, sebze, tahıl ve az da olsa pamuk ile tütündür. Topraktan imal edilen testi, çömlek ve turistik eşyalar; yayla turizmi ve Aphrodisias antik gelen yerli-yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.

Karpuzlu

Tarihi M.Ö. 340 yıllarına dayanır. İlçenin batısındaki tepe üzerinde Pers Valisi Mousolus’un Kız Kardeşi Ada’nın Halikarnas’tan kovularak buraya yerleşmesiyle Alinda Kenti olarak kurulmuştur. Daha sonraları hızla gelişen kent, günümüzde granit kesme taşlardan yapılmıştır. İlk önce Dalamanlı mevkiinde kurulan ilçe, daha sonra bu antik kentin güney doğu eteğinde Demircidere olarak kurulmuştur. Kasaba, daha sonraları, bölgenin bucak merkezi olmuş, Cumartesi günleri kurulan pazarı ile de alışveriş merkezi haline gelmiştir. Demircidere cumhuriyetimizin ilk kadın muhtarını seçen bir köy olması ile de ünlüdür. Belediye teşkilatının 1971 yılında kurulmasıyla kasaba olmuş ve bulunduğu ovanın ismi olan Karpuzlu ismini almıştır. Halkının geçim kaynağı tarımdır. Dağları zeytin ve ormanlarla kaplı olan ilçenin ova kesimi verimli topraklara sahiptir. Süt inekçiliği ve arıcılık gelişmiştir. Sebze üretimi ilk sıradadır. Son yıllarda seracılığa geçilmiştir. Sanayi yeterli düzeyde değildir.

Koçarlı

Eski bir yerleşim merkezi olan Koçarlı; M.Ö. 1200 yıllarında, önce Yunanistan’dan gelen Dorlar’ın yönetimi altına girdi. Daha sonra Karialılar kenti ele geçirdiler ve Akmescit köyünün kuzeyindeki yörede Amyzon kentini kurdular.1200’lü yıllarda Selçuklular ve Menteşeoğulları bölgeye hakim oldu. 1390 yılında Osmanlı Devleti’ne bağlandı.1520’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından Cihanoğullarına verildi ve bir fermanla 1715 yılında Koçarlı aşireti bölgeye yerleştirildi. Önceleri köy iken 1837’de bugünkü yerine taşınarak “Ayan”, 1946’da ilçe merkezi olarak belediye teşkilatı kuruldu. Halk geçimin tarımdan sağlar. Çok kaliteli pamuk ve narenciye üretilmektedir. Zeytin başta olmak üzere çam fıstığı, buğday, üzüm, sebze, mısır, arpa, ayçiçeği, incir, kestane tarım ürünleri içinde önemli yer tutmaktadır. Dağlık kesimlerde arıcılık ve hayvancılık yapılmaktadır. Uranyum yatakları olan ilçede, Alüminyum fabrikasının yanı sıra tarım alet, pamuk, çırçır ve zeytinyağı fabrikaları vardır.

Köşk

Köşk’ün Etiler zamanında kurulduğu sanılmaktadır. Zamanla Lidyalıların, Kayralıların, İonların göç ve saldırılarına uğrayan kent, M.Ö. 281 yılında Suriye Kralı Selevkos’un eline geçti. Selçuklular zamanında Fındıklı şehri olarak anılıyorlardı. Aydınoğullarının eline geçen kent, 1390 yılında Osmanlı devletine bağlandı. Eski zamanlarında Sandıklı olarak bilinen ilçe, 1653 yılındaki depremle Göçük ismi ile anılsa da daha sonra Köşk ismini almıştır. 1876’da bucak olan Köşk, 1932 yılına kadar Belediye idi. 1958 yılına kadar muhtarlık olarak yönetildikten sonra, Mayıs 1990 da ilçe ünvanına kavuştu. Meşe, palamut, çam ormanlarının yanı sıra başta kestane olmak üzere, zeytin, incir, ceviz, nar, ayva, kiraz, elma, üzüm yetiştirilir. Ovaya doğru inildikçe narenciye, şeftali, sebze, pamuk, susam, mısır, buğday, kavun, karpuz halkın geçim kaynağıdır. Arıcılık ve süt inekçiliği son yıllarda gelişmiştir.

Kuşadası

İzmir, Selçuk, Pamucak, Meryem Ana, Pamukkale, Didim, Bodrum, Marmaris gibi turistik ve tarihi yerlerin merkezi durumunda oluşu, ayrıca Sisam Adsıyla karşı karşıya bulunuşu nedeniyle en önemli turistik merkezlerden birisidir. İstanbul’dan sonra ikinci büyük deniz kapısıdır. Kuşadası İonya tarihi ile birdir. Yılancı Burnu denilen yerde Efes’e bağlı Neopolis ismi ile kurulduğu sanılmaktadır. Burada Etiler, Kayralılar hüküm sürdüler. M.Ö. 5. yy başlarından itibaren sırasıyla Persler, Atinalılar, Makedonyalılar ve Selevkosların egemenliğine giren Kuşadası, M.Ö. 64’de Roma’ya bağlandı. M.S. 395 yılında Bizans egemenliğine giren Kuşadası, Efes limanının Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar yüzünden kapanması ile Efesli tüccarların yeni limanı olmuştur. Venedik ve Cenovalılarla ticaretin yapıldığı dönemlerde, yeni iskele anlamına gelen “Scalanova” ismi ile anıldı. 13. yy. ikinci yarısında Selçuklu türk Beylerinin idaresi altındayken, 1413’de Osmanlı egemenliğine girmiş, Sadrazam (Öküz) Mehmet Paşa tarafından imar edilmiştir.Müslüman Türkler önceleri Kuşadası yakınlarında Pilavtepe eteklerinde Andızkule’de otururlardı. İlçenin simgesi olan Güvercin Ada’daki kale 1834’de yapıldı. Kuşadası adı buradan gelmektedir. İlçe ekonomisindeki temel sektör hiç şüphe yok ki turizm ve buna bağlı olarak gelişen ticaret ve hizmetleridir. Söke ve Selçuk karayolları ile her iki yönde bağlı oluşu, Adnan Menderes Hava limanına yakınlığı, kruvaziyer turizmine uygun limanı ve uluslararası yat limanının bulunması Kuşadası’nı turizm yönünden daha önemli hale getirmiştir.

Kuyucak

M.Ö. 2000 yıllarında Hitit egemenliğinde olan ilçe, M.Ö.1200 yıllarında Lidyalıların hakimiyetine girdi. Sırasıyla Pers, Roma, Bizans ve Selçuklular yönetimine geçen yöre 1425 yılında Osmanlı Devletine bağlandı. Kent; asırlarca Aphrodisias ile Efes arasında yolculuk yapan askeri birlikler ile ticaret kervanlarının yerleşim yeri olarak ünlü idi. Kuyucak ismini nereden aldığına dair halk arasında iki rivayet vardır. Bir zamanlar bu köyde yaşayan Yörükler, birbirlerine oturdukları yerleri tarif ederken, iki tepe arasında bulunan Kuyucak’ı işaret ederek “Biz karşıkı koyakta oturuyoruz” dediklerinden, zamanla “Koyak” değişerek “Kuyucak” olmuştur. Bir başka rivayete göre de: Susuzluk çeken halkın açtığı kuyuların çokluğu nedeniyle yöreye “Kuyuçok” adı denildiğinden, bu zamanla “Kuyucak” ismini almıştır. Ekonomisinin temeli tarıma, hayvancılığa ve orman ürünlerine dayanır. Son yıllarda elmacılık, şeftali ve çilek gelişmiştir. Küçük kapasiteli de olsa ilçede çırçır ve zeytinyağı fabrikaları vardır.

Nazilli

Nüfus yönünden Aydın’ın en büyük ilçesidir. Ülkemizdeki birçok il merkezinden nüfusça daha kalabalıktır. M.Ö. 546’da Lidyalılar’ı yenen Persler bölgeye egemen olmuş, M.Ö. 334’de Büyük İskender tarafından Makedonya topraklarına katılmıştır. Roma ve Bizans dönemlerinden sonra Selçuklular Anadolu’ya gelince, Nazilli ve çevresi Türk-İslam uygarlığının etkisi altına girmiştir. Bu dönemden sonra bölgeye oğuz boylarına bağlı çeşitli oymaklar yerleşmiştir. 1390 yılında Osmanlı Devleti’ne bağlansa da daha sonra Aydınoğulları Beyliği egemenliğine girmiştir. 1425’te tekrar Osmanlı hakimiyetine bağlanmıştır. Osmanlı zamanında alışveriş merkezi olması sebebiyle Pazarköy, sonraları Nazlıköy olarak anılmıştır. İlçe merkezi Kestel köyü iken, Nazilli’nin gelişme göstermesi üzerine 1831’de merkez Nazilli olmuştur. 1937 yılında açılışını Atatürk’ün yaptığı aşağı Nazilli’de kurulan Basma Fabrikası; bu kesimin ve sanayinin hızla gelişmesini sağladı. Bölge tarımı da fabrikadan etkilenerek, pamuk üretimi bilimsel bir temele oturmuş ve üretimde önemli artışlar sağlanmıştır. Sahip olduğu ulaşım kolaylıkları ve bereketli toprakları nedeniyle tarım çok önemlidir. Aydın il merkezinden sonra sanayide en gelişmiş ve sanayileşme hızı en yüksek olan ilçesi Nazilli’dir. Geçmişteki el dokumacılığı günümüzde hemen hemen kalmamıştır. Son yıllarda tavukçuluk, yumurtacılık, çilek ve seracılık önemli gelişme süreci içine girmiştir.

Söke

M.Ö. 5000 yılından itibaren yerleşim alanı olmuştur. İlk olarak Hititlerin egemenliğine giren bölge, M.Ö. 1200’de Kayralıların yurduydu. Sırasıyla İonlar, Lidyalılar ve Perslerin yönetimine girdi. Büyük İskender’in Anadolu’ya gelmesiyle Makedonyalıların, peşinden Roma ve Bizans egemenliklerinde kaldı. Malazgirt Zaferin’den sonra Türk dönemi başladı. Aydınoğulları beyliği zamanında yerleşen Türkmen Boylarından birinin beyi olan, Süleyman Şah tarafından dedesi Söke Bey adı bölgeye verildi. Yöre 1451’de kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. 1891’de Belediye olan Söke; Türkiye’nin en önemli pamuk üretim alanlarındandır. Çevresindeki zengin ve tarıma elverişli topraklardan elde edilen ürünlerin pazarlandığı önemli bir ticaret merkezidir. Zeytin ve incir halkın geçim kaynakları arasındadır. El sanatları oldukça gelişmiştir. Dağ köylerinde ormancılık, arıcılık, Bafa gölünde ise balıkçılık yapılmaktadır. Sanayi yönünden büyük ölçekli fabrikalara sahiptir.

Sultanhisar

İlk kurucuları Hititlerdi. Daha sonra Frigler ve Lidyalılar yöreye hakim olmuşlardır. M.Ö. 6. yy2da yöre Perslerin hakimiyetine girdi. M.Ö. 264-238 yıllarında meydana gelen deprem felaketi sonucu halk, Nysa’yı terk ederek şimdiki Sultanhisar’a göç etti. Sırasıyla Makedonya, Selevkkos ve Bergamalıların yönetiminin ardından bu topraklar M.Ö. 64’de Roma İmparatorluğunun egemenliğine girdi. Bizans döneminden sonra çevreye Menteşeoğulları hakimdi. 14. yy başlarında 1308’de Aydınoğulları Beyliğinin eline geçen kent 1390’da Osmanlıların oldu. Ankara Savaşı’ndan sonra bir süre daha Aydınoğulları’nın egemenliğine girse de, 1425 yılında tekrar Osmanlı topraklarına katıldı. Aydın Bey’in “Nilüfer Sultan” isimli kızı ilçeyi; “Hisar”ı olarak kabul ettiğinden “Sultanhisar” isminin buradan geldiği söylenmektedir. İlçenin güneyi verimli Büyük Menderes toprakları üzerindedir. Bu nedenle halkın geçim kaynağı genellikle tarıma dayalıdır. Seracılık oldukça gelişmiştir. Aydın2ın en çok portakal ve şeftali yetiştiren ilçesidir. Başlıca sanayi kuruluşları zeytinyağı ve çırçır fabrikalarıdır. İzmir-Afyon demiryolu ve İzmir-Denizli Karayolunun kentin içinden geçmesi, ulaşım ve ticareti olumlu yönde etkiler.

Yenipazar

M.Ö. 7. yy’da Kimmerlerin istilasına uğradıktan sonra Lidya ve Perslerin dönemini yaşadı. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca yöre Bizans topraklarında kaldı. Daha sonra Selçukluların hakimiyetine girdi. M.S. 1455 yılında Cihanoğulları aşireti tarafından, Donduran köyünün sınırları içinde, o dönemin bir psikoposluk merkezi olan antik Ortasia Harabelerinin 5 km. batısında Telozlar Mevkiinde kuruldu. Yörede çıkan sıtma hastalığından sonra halkın kaçarak şimdiki bulundukları yere geldikleri bilinmektedir. Çevredeki köylülerin bir pazaryeri olduğundan ve birbirlerine “Haydi yeni kurulan pazara gidelim” dediklerinden “Yenipazar” ismini aldığı söylenir. Ekonomisi tarıma dayalı olup ayrıca sığır, koyun besiciliği ve arıcılık da yapılmaktadır. Çırçır ve zeytinyağı fabrikaları sanayi kuruluşları olarak sayılabilir. İçme suyu ilçe belediyesinin gelir kaynaklarındandır.

Aydın İli Kültür ve Turizm

Deniz Turizmi

Aydın ili, tarihi, kültürel ve doğal değerlerine sahip olmanın ötesinde, turizm faaliyetlerinin en yoğun olduğu Batı Anadolu’nun orta yerinde bulunmaktadır. Ayrıca, turizm açısından en önemli deniz sınır kapısına sahip olması, Aydın’ı, sektörün en gelişmiş illerinden biri haline getirmiştir.

didim marina

Yat Turizmi

Kuşadası ve Didim marinaları bulunmaktadır.

Termal Turizmi

İlimizde turizmin çeşitlendirilmesi çalışmaları devam etmektedir. 2007 yılı başında Buharkent bölgesi “Buharkent Termal Turizm Gelişim Bölgesi” ve Aydın Merkezde Ilıcabaşı’nı da içine alan İmamköy çevresi “Tralleis Termal Turizm Gelişim Bölgesi” ilan edilmiştir. Aydın’da Alangüllü Kaplıcası, Natur-Med Davutlar Termal Kaplıcası ve Radon Termal Kaplıca Kür Merkezi bulunmaktadır.

Kongre Turizmi

Aydın ilinde bulunan 6 adet 5 yıldızlı otel ile 1. sınıf tatil köyü bünyesinde kongre turizmi amacıyla kullanılabilecek salonlar mevcuttur. İlin diğer turizm çekicilikleri de bunu destekler niteliktedir. Kuşadası Kongre Merkezi önemli bir merkezdir.

Yayla Turizmi

Kurşunlu Aydın merkezden yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta olup. Oldukça keyifli bir yürüyüş parkuru vardır. Paşa Yaylası Aydın merkezden yaklaşık 25 km uzaklıkta olup eğimli bir yürüyüş parkuru vardır. Beşparmak Dağları (Bafa Gölü) Aydın merkezden yaklaşık 140 km uzaklıkta olup yer yer eğimli olmakla birlikte düzgün ve göl görünümlü yürüyüş parkuru vardır. Karacasu Yaylası Aydın merkezden yaklaşık 120 km uzaklıkta olup yer yer eğimli yürüyüş parkuru vardır.  Paşa Yaylası, Karacasu Yaylası ve Madran Yaylası potansiyel dinlence ve sportif turizm merkezleridir.

  • Dağ ve Doğa Yürüyüşü
  • Bisiklet Turizmi
  • Mağara Turizmi
  • Kamp Ve Karavan Turizmi
  • Kuş Gözlemi
  • Yaban Hayatı
  • Korunan Alanlar (Milli Parklar Ve Tabiat Parkları)

Aydın Ören Yerleri ve Müzeleri

  • Afrodisias
  • Afrodisias Müzesi
  • Alabanda (Araphisar)
  • Alinda
  • Apollon Tapınağı
  • Aydın Arkeoloji Müzesi
  • Çine Arıcılık Müzesi
  • Gerga
  • Harpasa
  • Karacasu Etnografya Müzesi
  • Kuvâ-yı Milliye Müzesi
  • Magnesia
  • Mastaura
  • Milet
  • Milet Müzesi
  • Nysa
  • Priene
  • Tralleis
  • Yörük Ali Efe Müzesi
  • Otantika Etnografya Müzesi

Bazı Müze ve Ören yerleri ile ilgili kısa bilgiler;

Afrodisias

Aydın İli’ne bağlı Karacasu ilçesinde yer alır. Adını aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’den alan Aphrodisias özellikle Roma çağında Aphrodithe tapınımı ile ünlenmiş antik bir kent olup, günümüzde de çok iyi korunmuş anıt yapıları ile Türkiye’nin en önemli arkeolojik yerlerinden biridir.

Apollon Tapınağı

Yenihisar ilçe merkezindedir. Didyma aslında bir antik kent değil, kutsal bir mahaldir. Miletos’tan gelen kutsal yol ile bağlantıya sahip Didyma bir kehanet merkezidir. Didyma ile ilgili ilk yazılı kaynak Herodot’tur.

Aydın - Apollon Tapınağı

Herodot M.Ö. 600’lerde Mısır Kralı II. Nekho ve Lidya Kralı Kroisos’un Didyma’daki Apollon mabedine adaklar sunduklarını nakleder. Arkaik devirde çok ünlü olan Apollon’un kutsal yeri Persler tarafından M.Ö. 494’de yakılmıştır. M.Ö. 311’de tekrar canlanmaya ve mabet yeniden inşa edilmeye başlanır.

Aydın Arkeoloji Müzesi

İlimiz Merkez Ilıcabaşı Mahallesinde Bakanlığımıza tahsis edilen 15.000 metrekarelik arazi üzerindeki Aydın Arkeoloji Müzesi yapımına 2000 yılında başlanılmış ancak ödenek sağlanamadığı için bitirilememiş; 2011 yılında Bakanlığımız yatırım planına alınarak ödenek sağlanmış, 23.05.2011 tarihinde ihale edilerek 17.08.2012 tarihinde açılmıştır.

aydın müzesi

Milet Müzesi

Milet Müze Müdürlüğü, Aydın İli, Didim İlçesi, Balat Köyü yakınlarında bulunan Milet Antik Kenti içinde yer alır.1973 yılında hizmete açılan Müze Binasının zaman içinde statik yapısı bozulmuştur. Bu burumun can ve mal güvenliği açısından tehlike arz etmesi nedeniyle ziyarete kapatılmıştır. Eski Müze Binasının kapatılmasından sonra yeni Müze Binasının yapımı yönünde çalışmalar başlatılmış olup 1200 metrekarelik kullanım alanı olan yeni müze binası 2011 yılı mayıs ayında ziyarete açılmıştır.

aydın milet müzesi

Aydın’da Giyim Kuşam

Aydın Geleneksel Giyim

Aydın yöresi geleneksel giysilerin kullanımı hızlı kentleşme, modern yaşantı ve moda eğilimleri gibi nedenlerle gün geçtikçe azalmaktadır. Fakat çeşitli kutlamalarda, festivallerde ve özel günlerde geleneksel giysileri görmek mümkündür. Aydın’da şehirliler, Türkmenler, Aleviler, Yörükler olmak üzere farklı kültürel özelliklere sahip guruplar vardır. Bu guruplarda kadınlarda görülen ortak giysi parçaları şalvar, gömlek, üçetek, fermile ve zıbındır.

Geçmişte Kullanılmış Geleneksel Kadın Giysileri

Geçmişte kadınlar ayağa şalvar, üzerine de içlik adı verilen gömlekleri giyerdi. Gömleğin üstüne geniş kollu cepken giyilirdi. Peştemal adı verilen kırmızı çizgili ipek örtüler ise bele dolanırdı. Başa oyalı krep takılır üzerine üstlük adı verilen beyaz örtü örtülür.

Gömlek: Pamuklu ve ipekli dokumlardan dikilir. Yörük ve Türkmenlerde gömleğin boyu diz altına kadar iner. Bele kadar olan kısmı vücuda oturacak şekilde belden aşağısı ise b&u

Antalya Hakkında

Akdenizin İncisi, Dünyaca Bilinen Turizm Cenneti Antalya...

Antalya sahip olduğu arkeolojik ve doğal güzellikler sayesinde "Türk Rivierası" adını almıştır. Deniz, güneş, tarih ve doğanın sihirli bir uyum içinde bütünleştiği Antalya, Akdeniz"in en güzel ve temiz kıyılarına sahiptir. 630 km. uzunluğundaki Antalya kıyıları boyunca, antik kentler, antik limanlar, anıt mezarlar, dantel gibi koylar, kumsallar, yemyeşil ormanlar ve akarsular yer alır.

Palmiyelerle sıralanmış bulvarları, uluslararası ödül sahibi marinası, geleneksel mimarisi ile şirin bir köşe oluşturan Kaleiçi ve modern mekanları ile Türkiye"nin en önemli Turizm Merkezi olan Antalya, Aspendos Opera ve Bale Festivali, Uluslararası Plaj Voleybolu, Triathlon, Golf Müsabakaları, Okçuluk, Tenis, Kayak yarışmaları vb. etkinliklere, 1995 yılında açılan Antalya Kültür Merkezi ile de plastik sanatlar, müzik, tiyatro, sergi gibi birçok kültürel ve sanatsal etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır.

Tüm illerimiz ile ilgili daha detaylı bilgi ve kaynaklara ulaşmak için buraya tıklayınız

İlçeleri

Antalya ilinin ilçeleri; Akseki, Alanya, Elmalı, Finike, Gazipaşa, Gündoğmuş, İbradı, Kale, Kaş, Kemer, Korkuteli, Kumluca, Manavgat ve Serik"tir.

Akseki: Alanya"dan sonra Antalya ilinin en eski ilçesi olan Akseki Torosların yapısına uygun engebeli ve dağlık bir görünüme sahiptir.
Antalya ili ve çevresinde son yıllarda görülen turizm alanındaki gelişmelere paralel olarak, Akseki ilçesinde turizm faaliyetleri gelişmektedir. Avcıların ve turistlerin uğrak yeri olan Akseki, "KARDELEN ÇİÇEĞİ" nin ana yurdudur. Kış aylarında Kardelen Çiçeğini görmek için yerli ve yabancı turistler ilçeyi ziyaret eder.Giden Gelmez Dağları, dağ keçisi koruma ve av sahası avcıların ücretli olarak devamlı avlanacağı yer olup, Sinan hoca ve Gümüşdamla köylerinde kurulan alabalık üretme tesisleri avcıların ve turistlerin uğrak yerleri arasındadır.
Göktepe Yaylası, Çimi Yaylası, Irmak Vadisi son aylarda keşfedilen 340 metre derinliğindeki Bucakalan Mağarası, ilçe merkezindeki Ulu Camii ve Medresesi görülmeye değer diğer eserlerdir.

Elmalı: Likya bölgesi içerisinde yer alan Elmalı"nın kesin kuruluş tarihi bilinmemektedir. Doğuda Semahöyük yakınlarında Karataş"ta, batıda Beyler Köyü yakınındaki Beyler köyünde yapılan kazılar bölgenin bronz çağından bu yana iskan edildiğini göstermektedir.
Höyükler: Şehre bağlı köylerde üç höyük bulunmaktadır. Bunlardan ilki şehrin batısındaki Müğren Köyü"ndeki höyüktür. Arkeolojik yüzey araştırmaları burada çeşitli uygarlıklara ait izler olduğunu göstermektedir. Yine batıda Semahöyük Köyü"nde bulunan ikinci höyüğün üstünde Osmanlı ve Türk mezarlığı bulunduğu için bugüne kadar araştırma yapılmamıştır. Üçüncü ve en büyük höyük ise şehrin güneyinde, Elmalı - Kaş yolu üzerinde, Beyler Köyündeki Beyler Höyüğüdür. Bu höyükte yapılan kazılarda, bronz çağından bu yana devamlı bir yerleşimin izleri görülmektedir. Kazılarda çıkarılan arkeolojik buluntular Antalya Müzesi"nde sergilenmektedir.
Tümülüsler: Şehrin doğusunda, Elmalı"ya 6 km. uzaklıktaki Bayındır Köyü yakınlarındadır. Yan yana duran birkaç tümülüsten birinde yapılan kazılarda M.Ö. 7. yy.a ait buluntulara rastlanmıştır. Antalya Müzesi"nin özel bir bölümünde sergilenen bu buluntular bölgenin bu dönemdeki yaşamından kesitler vermektedir.
Anıt Mezarlar Bilinen iki anıt mezar vardır. Bunlardan ilki Karaburun diğeri ise Kızılbel"dedir. Antalya - Elmalı yolu üzerindeki Karaburun Kral mezarı odasının duvarları av ve savaş sahnelerinden oluşan fresklerle süslüdür. Kızılbel mezar anıtı ise şehrin batısında Elmalı - Yuvayol yolu üzerindedir. Kalker bloklardan oluşmuş bir odadan ibarettir.
Define: 1984 yılında Antalya - Elmalı yol çizgisinin hemen kuzeyinde, Kral Mezarı ile Gökpınar Köyü arasında bulunmuştur. 190 adet gümüş antik sikkeden oluşan bu define antika kaçakçıları tarafından Amerika"ya kaçırılmıştır. Halen özel bir kişinin malı olarak Boston Museum Fine Arts"da bulunmaktadır. Yeryüzünün en kıymetli antik sikkesi olarak nitelenen Atina Decadrachmeleri (14 adet, her biri 600.000$) bu büyük define yer almaktadır.
Camiler: İlçede yer alan Selçuklu Camii, Kütük Camii, Sinan-ı Ümmi Camii, Ömer Paşa Camii ve Külliyesi kentin görülmeye değer eserleridir.

Korkuteli: Antalya"ya 67 km. uzaklıktadır. Korkuteli"nin 3 km batısında, bugün yalnız kapısı ayakta kalan Alaaddin Camii ve yine aynı yörede, 1319"da Hamidoğulları"ndan El Emin Sinaeddin tarafından yaptırılan ve aynı adla anılan Selçuklu Medresesi görülebilir.
Yüzölçümü 2471 km2"dir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1020 metre olup 1/4 oranında Akdeniz iklimi, 3/4 oranında göller bölgesi kara iklimi hüküm sürer.

Gündoğmuş: Antalya"ya 182 km. mesafedeki Gündoğmuş ilçesinde pek çok antik kent kalıntısı bulunmaktadır. Güzel Bağ Bucağı"nın kuzeyinde 7 km. mesafede ve halen kazı yapılmamış olan Ayasofya Şehri, Gündoğmuş şehir merkezinin güney-batısında ve şehre 7 km. mesafede Sumene mevkisinde, Asar Harabeleri, Senir Köyü" nün doğusunda 2 km. mesafedeki Kese Mevkiindeki harabeler, Gündoğmuş Şehir merkezinin güney-batısında ve şehre 11 km. mesafedeki Gedfi Harabeleri önemli antik kent kalıntılarıdır.
İlçe merkezindeki Cem Paşa Camii, Gündoğmuş/Pembelik Köyü arasında ilçe merkezinin doğusundaki, 15 km. mesafedeki Sinek Dağı"nın tepesindeki harabeler, Alanya/Konya Kervanyolu, Gündoğmuş/ Antalya karayolu üzerinde Taşağır mevkisinde Kazayir Şehri Harabeleri diğer görülebilecek eserlerdir.

Gazipaşa: Antalya"ya 180 km. mesafedeki Gazipaşa, 10 km. uzunluğundaki kumsalı, orman kaplı alanları, turkuaz mavisi koyları, doğal güzellikleriyle şirin bir ilçedir. İskele, Koru ve Kahyalar plajlarının bulunduğu kumsallar, Caretta Caretta kaplumbağalarının önemli bir üreme merkezidir. Bugüne kadar bakir kalmış Gazipaşa, konaklama, dinlenme tesisleri, tarih ve doğa güzellikleri, yapımı süren havaalanı ve yat limanı ile gözde bir turizm merkezi olma yolunda ilerlemektedir.
Antik Kentler
Antiocheia Adcragum: Gazipaşa ilçesinin doğusunda, 18 km. uzaklıktaki Güney Köy sınırları içerisindedir. Kentin adı Kommagene Kralı 4. Antiochus"dan gelmektedir. Kalesi, sütunlu cadde, agora, hamam, zafer takı, kilise, kentin nekropol alanı kalıntıları bulunmaktadır. Kentin nekropolünde bölgeye özgü beşik tonozlu, ön avlulu anıtsal mezarlar oldukça iyi korunmuştur.
Adanda-Lamos: Antik kent, Gazipaşa ilçesinin 15 km. kuzeydoğusundadır. Bugünkü Adanda köyünün 2 km. kuzeyinde, yüksek ve sarp bir dağın zirvesinde kurulmuştur. Kent surlarla çevrilidir. Kentin giriş kapısının güneyinde, büyük bir kule bulunmaktadır. Kentin diğer kalıntıları arasında doğal kayaya oyulmuş çeşme ve iki adet tapınağı sayabilir. Bu kentin nekropolünde de blok taşların oyulması ile yapılmış yekpare lahitler önemli kalıntılar arasındadır. Kalıntılar, dağlık Klikya bölgesinin kültürünü ve sanatını en iyi şekilde yansıtmaktadır.
Nephelis: Antik kente ulaşım, Gazipaşa-Anamur 12. km."sinden sonra Muzkent Köyünün içinden geçerek güneye sapan yaklaşık 5 km. stabilize bir yol ile sağlanmaktadır. Kent, akropol ve doğu-batı boyunca uzanan kalıntılardan oluşmaktadır. Kentin ayakta kalabilmiş yapıları Orta Çağ Kalesi, Tapınak Odeon Sulama sistemi ve nekropol alanlarıdır.
Selinus: Gazipaşa Plajının bulunduğu Hacımusa Çayının güneybatısındaki yamaçlarında yer alan antik Selinus kenti, dağlık Klikya bölgesinin en önemli kentlerinden biridir. Kentin akropolü tepeye kurulmuştur. Tepe üzerindeki Orta Çağ Kalesinin sur duvarları ve kuleleri oldukça iyi korunmuştur. Akropol, içerisindeki kilise ve sarnıç günümüze kadar gelebilmiş önemli yapılardandır.Kentin diğer yapıları hamamlar, agora, İslami Yapı (Köşk), su kemerleri ve nekropol"dur. Alanya Müzesindeki ostoteklerin çoğunluğu Selinus Nekropolünden getirilmiş olup, burada ostotek atölyesinin varlığını sürdürmektedir.

Kumluca: Alakır Çayı ile Gavur deresinin dağlardan sürükleyip getirdiği alüvyonlu bir ovada yeralan Kumluca Finike ve Elmalı İlçeleri ile çevrelenmiştir. Kumluca sahil boyunca plajlar, konaklama tesisleri ve koylara sahiptir. Kumluca"nın 27 km. kuzeyinde yeralan Altınkaya yaylası, Alabalık üretme çiftliği, Sedir Ormanları ve bol suları olan güzel bir yayladır. Korydalla ve Olympos Antik kentleri Kumluca ilçesi sınırlarında yer almaktadır.

Alanya: Alanya, geniş plajları, tarihi eserleri, modern otel ve motellerin sayısız balık lokantaları, kafe ve barlarıyla mükemmel bir tatil merkezidir. Gelenleri ilk karşılayan, Alanya Yarımadası"nın üzerinde bir taç gibi kurulmuş olan ve 13. yüzyıldan kalma şahane Selçuklu Kalesidir. Etkileyici kalenin yanı sıra eşi benzeri olmayan tersanesi ve anıtsal güzellikteki sekizgen Kızıl Kule görülmeye değerdir.
Limanı çevreleyen kafeler ve barlar akşam saatlerinde liman yolu boyunca el sanatları, deri, giysi, mücevherat, el çantaları ve yöreye özgü ilginç renklere bezeli su kabaklarının satıldığı butikler yer alır. Eğer mağaraları keşfetmekten hoşlanıyorsanız Damlataş Mağarası"nı gezmeniz gerekir. Mağara yakınında Etnografya Müzesi yer almaktadır. Tekneyle üç deniz mağarasına ulaşabilirsiniz: fosforlu kayalarıyla Fosforlu Mağara, korsanların kadın esirleri tuttukları Kızlar Mağarası ve Aşıklar Mağarası.
Alanya"nın 15 km. doğusunda yer alan Dim Çağı Vadisi gölgelerin serinliğinde dinlenmek için ideal bir yerdir. Tüm sahillerinden denize girilebilen Alanya tam bir güneş, deniz, kum cennetidir.

Finike: Portakalları ile ünlü Finike tarihle, doğa ve denizin birleştiği bir turizm beldesidir. Portakalları ile tanınan kent, Limyra kenti kalıntıları ve Arykanda antik kenti kalıntıları ile ilgi görmektedir.

Kaş: Likya"nin önemli kentlerinden olan Kaş, ilçeyi çevreleyen Antik Döneme ait kentler ve tarihsel degerlerle doyumsuz kültür seyahatleri; Akdeniz"in derinlerde yarattığı heyecanlari doruklarda hissettiren sualtı dalışları; nehirlerde yapılan macera dolu "kano turları", ekolojik uyumun keşfedildiği "doğa yürüyüşleri"; derin ve karanlık mağaralara teknik donanımlı mağara dalışları; yüksek dağlardan turkuaz rengli suların manzarasına süzülen "yamaç paraşütü"; Akdeniz"de değerli taşları andıran adalar ile çevreye yapılacak "Mavi Yolculuk ve tekne turları; damak tadınıza uygun deniz ürünleri ve dağlarda yetişen kokulu otlarla tatlandırılan yöresel yemeklerden oluşan mönüsü; yüzlerce yılın mirası, el sanatlarının çeşit ve güzelliği; Kaş"ın bağlı olduğu Antalya ve ilçelerine ait turizm merkezleri ile tabiat, tarih ve kültür zenginliğini, alternatif turizm imkanları ve çevresinde yer alan turizm merkezlerinden oluşan renkli yelpazesi" ile düşsel bir mekandır.

Manavgat: Antalya İline bağlı olan Manavgat tarih ve doğanın içiçe girdiği her türlü turizm aktivitesinin yapılabildiği bir turizm merkezidir.

Serik: Antalya"nın ilçesi olan Serik, önemli Pamfilya kenti olan Aspendos"u barındırmaktadır. Günümüze kadar bozulmadan ulaşan, mükemmel akustiğe sahip Aspendos Tiyatosu, bugün önemli sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır.

Kale (Demre): Antalya, iline bağlı olan Kale Noel Baba" nın yaşadığı yer olarak önemli bir inanç turizmi beldesidir.

Aydın

Aydın İli

Türkiye’nin batısında yer alan illerimizden birisi olan Aydın ili, ülkemizin Ege Bölgesinde yer almaktadır. Ege Denizine kıyısı olması, Büyük Menderes nehrine sahip olması ve turizm açısından (Kuşadası, Didim) Türkiye’nin önemli noktalarından birisi olması Aydın’ı çok kritik bir şehir haline getirmiştir. Büyük Menderes nehri ve ovasından dolayı tarım açısından da oldukça gelişmiş bir durumdadır.

Türkiye’de ilk demiryolu kurulan şehir Aydın’dır ve Türkiye’nin en uzun tüneli yine buradadır. Aydın’da çok sayıda tarihi eser bulunur. 2010 TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle birlikte 17 ilçe, 36 belediye ve 492 köy vardır. Binlerce yıl önce Büyük Menderes Irmağının suladığı bereketli ovalar üzerine kurulmuş Aydın doğanın kültürle kucaklaştığı ve Türkiye’de turizmin başladığı ilk illerden biridir. Aydın, eşsiz nitelikteki antik çağın kent ve tapınakları ile muhteşem doğal güzelliklere sahiptir.

aydın tarihçesi-3

Kent coğrafi konumundan ötürü çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış ve her bir uygarlık bölgede kendi izlerini bırakmıştır. Antik çağın Afrodisias, Milet, Alinda, Didyma, Nysa, Priene, Magnesia gibi önde gelen kentlerinde doğa filozofları Thales, Anaksimender ve Anaksimenes’i, tarihçi ve coğrafyacı Hekatais’u, şehir plancısı ve mimar Hippodamos ile İsidoros’u yetiştirmiş olan Aydın; Kuşadası ve Didim gibi sahil ilçeleriyle turizm açısından Türkiye’nin önde gelen kentlerinden biridir. Günümüzde yüz binlerce turist Aydın’ı ziyaret etmekte, antik çağ kentlerinde geçmişin izleriyle buluşmakta, eşsiz flora ve faunasıyla doğayı olabildiğince gözlemlemektedir.


 
 

Aydın Tarihçesi

Hititlerden başka Spartalılar ve Perslere de ev sahipliği de yapmıştır. Ardından Büyük İskender hakimiyeti altına girmiştir. Roma İmparatorluğuna da ev sahipliği yapan Aydın tarih boyunca birçok isimle anılmıştır. 11. yüzyılda Türklerin hakimiyeti altına giren Aydın sonrasında Bizans hakimiyetine girmiştir. 1280 tarihinde önce Menteşe Beyliği sonrasında ise Aydınoğlu Beyliği ele geçirmiştir. Bu tarihten sonra bu bölgeye Aydın Güzelhisar denilmiştir. Sonraki zamanlarda ise Aydın olarak kalmıştır.

Lidya döneminde, Tralles kenti, Karya, Kilikya, İran, Suriye ve Uzak Doğu’dan gelen ticaret mallarının toplandığı ve Ege limanina gönderildiği dağıtım merkezi durumundaydı.

aydın tarihçesi-4

 

Frigler, Anadolu’da ilk büyük devleti kurdular. M.Ö. 1200 yılında Büyük Menderes’in yukarı platosuna yerlestiler. Frigler’in Trak Kavimleri’nden olduğu İliryalılar’ın saldırısı üzerine Boğazlar’dan geçerek geldiklerini, Hitit Krallığı’nı yıktıkları biliniyor.

lonlar‘in M.Ö. 1200 yılında Gediz ve Büyük Menderes ovalarında kurmuş oldukları şehirlerin en önemlisi Milet sehri idi. İonlar felsefede önemli aşamalar yaptılar. Matematik ve astronomi bilgini Tales herşeyin ana elementinin su olduğunu ileri sürdü; Lidyalılar’la Modyalılar arasında yapılan savaştaki güneş tutulması olayını önceden hesapladı. Miletli diğer bir bilgin Anoksimandros, herşeyin başlangıcının “sınırsızlık-sonsuzluk” olduğunu ileri sürdü.
M.Ö. 5. yüzyılda İran’dan gelen Persler‘in istilası sonucunda doğu kültürü ile tanışan Batı Anadolu kentlerinde Greko-Pers denilen yeni ve özgün bir kültür sentezi oluştu.

aydın tarihçesi-1

M.Ö. 1.ve 2. YY.da Roma yönetimi altında kalan bölge, ekonomik, ticari ve kültürel alanda önemli gelişmeler gösterdi. Romalilarin yerel kültürü benimsemeleri, kaynakları, yolları ve ticareti geliştirmesiyle yöredeki antik kentler, özellikle Efes, Milet, Tralles, Aphrodisias kalkindi, büyük boyutlu anıtsal yapılarla donatıldı.

10.YY. dan itibaren devam eden Türk göçleriyle gelen Türkmenler kırsal alanları hemen hemen boşalmış olarak buldular. Aydın Beyliği’nin hükümdarları kültür, sanat ve bilim hayatına önem vermişlerdir. Yörede günümüze ulaşan cami, medrese, türbe gibi mimari eserlerin yanısıra günümüze ulaşan ve çeşitli kütüphanelerde bulunan değerli el yazma eserler bulunmaktadır.

aydın tarihçesi-2

Aydınoğulları Beyliği, 14. YY.’in sonlarında Osmanlı Devletine katılmıştır. 1425 yılında II. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katılan kent Anadolu eyaletine bağlı bir sancak olur. Batı Anadolu’nun önemli bir kültür merkezi olan Aydın 16.yüzyıl sonlarında bir çok ayaklanmalara sahne olur. II.Mahmut döneminde Müşirlik, Tanzimat’tan sonra eyalet, 1867′de ise vilayet olur. Anadolu’nun ilk demiryolu Aydın-İzmir arasında yapılıp işletmeye açılır. 27 Mayıs 1919′ta Yunanlılar tarafından işgal edilir, 30 Haziran 1919′da geriye alınan kent tekrar işgal edilir. Kent 7 Eylül 1922 yılında işgalcilerden kurtarılır.

Aydın Nüfusu

2012 yılında yapılan nüfus sayımına göre Aydın ilinin nüfusu 1.006.541′dir. Bu nüfusun 611.846 şehirde, 394.695′i kırsal alanlarda yaşamaktadır. 1997 nüfus sayımına göre 897.821 olan genel nüfusun 431.304’ü köylerde yaşamaktadır. Kentlerde yaşayan nüfusun bir kısmının da tarımla uğraştığı göz önüne alındığında, toplam nüfusun % 57’sinin (511.758) tarımsal nüfus olduğu görülür.

Aydın İlçeleri

Bozdoğan

Büyük Menderes havzasının güneyinde Akçay’ın suladığı ovanın yanında yükselen Madran dağı eteklerindeki iki tepe üzerine kurulmuştur. Aydın’a 76 km. uzaklıktaki ilçenin ekonomisi tarıma dayalıdır. Bazı kaynaklara göre Bozdoğan’ın 13.yy sonlarında kurulduğu ifade edilmekle birlikte, yöredeki tarihsel yapı kalıntıları ve buluntular çok eski çağlara aittir. Daha sonraki Roma, Bizans ve Selçuklu kültürlerinin izlerini taşıyan eserler de vardır. Koyuncular köyü yakınında bulunan Neopolis, Kavaklı köyü yakınındaki Bargasa yerleşmeleriyle Körteke kalesi, Örtülü ve Konaklı köylerindeki Sarnıçlar ve Kemer Köprüsü bunların başlıca örnekleridir. Kemer Barajı gölü çevresi, Mardan dağı gibi birçok doğal güzelliklere sahiptir. Mardan dağı eteklerinden çıkan memba suyu ünlüdür. Serin yaylaları, bol suları ile yeşil turizme açık yöre, her yana serpilmiş çeşitli kültür eserleri ile gezilip görülmesi gereken bir yerdir. Ekonomi tamamen tarıma dayalıdır. Başta zeytin, incir, üzüm, pamuk, kendir olmak üzere her çeşit meyve ve sebze yetiştirilir. İlçede Büyük Menderes ırmağının kolu olan Akçay üzerinde bulunan Kemer Baraj Köprüsü, Bozdoğan-Akhisar köyü sınırları içinde Akçay suyu üzerinde tek gözlü olarak inşa edilmiş olan Kemer köprüsü, Bozdoğan-Altıntaş yolu üzerinde Armutalan Köprüsü, Körteke kalesi ile Piginda antik kenti bulunmaktadır.

Buharkent

Aydın il merkezinin 86 km. doğusunda İzmir-Denizli karayolu üzerindedir. Anayol üzerinde bulunması ticaret ve sanayileşme hareketlerinde gelişme sağlamaktadır. Buharkent 1902 yılında, modern bir planlamayla ve Burhaniye adıyla kurulmuştur. Bağımsızlık Savaşı’nda işgalci düşmana ilk kurşunun atıldığı yer olan Çubukdağ’a izafeten Çubukdağ olarak da anılmaktadır. İlçede Kızıldere kaplıcaları bulunmakta olup, ekonomisi tarıma dayalıdır. Tarım içinde büyük payı olan sulu tarım, sulama kanalı yapılmadan önce, ancak Menderes akarsuyunun hemen kıyılarında yapılabiliyordu. O dönemin en belirgin özelliği incir bahçelerinin çokluğuydu. Yapımına 1960 yılında başlanan DSİ sulama kanalından 1995 yılında su verilmeye başlanmasıyla, ekonomik canlılık buna paralel olarak artmıştır. Yalnızca akarsu kenarında yapılabilen tarım geniş alanlara taşınma imkanı bulmuştur.

Çine

Büyük Menderes Havzasının güneyinde, Çine Çayının suladığı yeşil alanlara bakan Mardan dağının güneybatı eteklerinde kurulmuştur. Aydın il merkezine 38 km. uzaklıktadır. Çine, Antik Karya ve İonya bölgelerini birbirine bağlayan geçit üzerinde olması nedeniyle Aydın’ın eski ve önemli yerleşim yerlerinden biridir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve gelişme dönemlerinde Muğla Livası’na bağlı olan Çine, Tanzimat’tan sonra Muğla’dan ayrılarak Aydın’a bağlandı. Bu dönemlerde, günümüzdeki ilçe merkezi olan Çine, Kıroba adlı küçük bir köydü. II. Abdülhamid zamanında Filibe, Çırpan, Zara yerlilerinden kalabalık bir göçmen grubunun bölgeye yerleşmesi nedeniyle Kıroba’nın adı Hamidabad oldu. Ekonomisi tarım, ormancılık ve hayvancılığa dayanmaktadır. Tütün, pamuk, zeytin ve yer fıstığı yetiştirilir. Sanayii, çırçır, zeytinyağı gibi tarıma dayalı işletmelerin yanında, maden işletmelerinden oluşmaktadır. Seramik sanayinin ana girdisi olan maden rezervleri ve bunları işleyen fabrikalar ilçe ekonomisinin önemli bir dalını oluşturur.

Didim

Merkez ilçeye 123 km. uzaklıktadır. Büyük Menderes delta ovasının güneyinde, Altınkum Plajlarına çok yakın antik Didyma kentinin kenarındadır. Tarihi belgelere göre, Atina Kralı Kadros’un oğlu Neleus önderliğindeki bir grup İon tarafından kuruldu. Yöreye sırası ile Selevkoslar, Bergamalılar ve Romalılar hakim oldu. Kent,; Roma imparatorluğu ikiye bölününce Bizansın elinde kaldı. Selçukluların yöreye egemen olmasından sonra XII. Yüzyılda Menteşeoğulları Beyliği sınırları içinde kalan kent, bu beyliğin başkenti oldu. 1415 yılında Osmanlıların hakimiyetine girdi. Mayıs 1990’da ilçe ünvanına kavuşan Didim’de turizme yönelik el sanatları oldukça gelişmiştir. Küçükbaş hayvancılık, tarım, kıyı şeridinde her mevsimde balıkçılık yapılabilmektedir. Didim gerek denizinin, plajlarının güzelliği ve gerekse tarihi zenginlikleri nedeniyle yılın her ayı yerli-yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. 1960’lı yıllarda küçük bir yerleşim merkezi olan ilçe; turizme verilen önemle birlikte büyük bir gelişme ve nüfus artışı göstermiştir. Eski ismi “Yenihisar” olan ilçe, yöre halkının isteğine uyularak 9 Nisan 1997 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan kararla Didim olarak değiştirilmiştir. Apollon Tapınağı Artemis’in ikiz kardeşi Apollon adına, Brankhid kahinleri için yapılmıştır. Strabona göre; “Dünyanın en büyük tapınağı olduğundan çatısı örtülememiştir.” MÖ 494’te Persler tarafından tahrip edilen, büyük Aleksander, Seleukhoslar, Bergamalılar ve Romalılar zamanında yeniden kurulan ve eklemeler yapılan tapınak antik dünyanın en ünlü kehanet merkeziydi.

Germencik

Aydın il merkezine uzaklığı 22 km’dir. Büyük Menderes havzasının verimli ovasının üzerinde yeralır. Dolma bir arazi üzerindedir. Germencik’in en eski yerleşim alanı, Ortaklar’ın 4 km. yakınındaki antik Magnesia kentidir. M.Ö. 7. yüzyılda Yunanistan’ın Magnesia yöresinden gelen Aiolialı’lar tarafından kurulduğu söylenir. Bizanslılar döneminde psikoposluk merkezi merkezi olan kent, Aydınoğulları Beyliği varislerinden Hıdır Bey aşireti tarafından bugünkü yerinde İğneabad adı altında kuruldu. Osmanlı idaresi altındayken Değirmencik olan yerin adı, zamanla Germencik olarak değişti. Tarıma dayalı ekonomisinde Türkiye’nin en önemli ihraç ürünlerinden başta incir olmak üzere, pamuk, zeytin, meyan kökü ve susam yetiştirilir. Son zamanlarda sera sebzecilik, hayvancılık ve bilhassa tavukçuluk ile yumurtacılık ilçede ekonomik bir etkinlik kazanmıştır. Kaplıca kaynakları oldukça zengindir. Buna sebep ilçeden Söke’ye doğru uzanan bir fay çizgisiyle bağlı olan çatlakların olmasıdır. Çamköy’de sıcaklığı 60 dereceyi bulan çamur kaplıcası da; insan vücudundaki birçok ağrıların yanı sıra, bilhassa romatizmaya iyi geldiği söylenir.

İncirliova

M.Ö. XIII. Yüzyılda, bölgeden Hitit egemenliği kalkınca, yöreye sırasıyla; Frigler, Lidyalılar, İonlar, Persler, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar egemen olmuşlardır. Bir ara Bizanslılar tarafından tekrar 1096’da geri alınmışsa da, Menteşe bey tarafından 1280 tarihinde kesin olarak Türk hakimiyetine geçmiştir. 1310 yıllarında Aydınoğullarının olan topraklar, 1426’da II.Murat tarafından kesin olarak Osmanlı Devletine katılmıştır. 1400’lü yıllarda, Ahiler döneminde, gelen bir grup insan, bugünkü adı Kardeşköy olan Saray Çukur (Bir söylentiye göre Kazma Çukur) mevkiinde yerleşen Madanoğlu ailesi tarafından İncirliovanın ilk temeli atılmıştır. Tarım ve hayvancılık nedeni ile bulundukları yerin çevresine yayılan o günkü insanlarımız, sulak olduğu için önceleri adına Karapınar dedikleri bu yere; zamanla bataklıklar kuruyup yerlerinde incir ağaçları çıkmaya başlayınca, halk buraya 1934 yılında, İncirliova ismini takmıştır. Ekonomisi tarım ve buna bağlı sanayi işletmelerine dayalıdır. Özellikle sebzecilikte ülke genelinde oldukça söz sahibidir. Seracılık ve bal üretiminde büyük gelişme içindedir. Büyükbaş hayvancılığının yanı sıra tavukçuluk ve yumurtacılık son yıllarda gelişme halindedir.

Karacasu

Antik devirde şimdi Karacasu’nun yerine Gordio Teichos kenti vardı. Karacasu’nun eski ismi olan Yenişehir bu kentin üzerinde inşa edildi. Oğuz Han’ın oğullarından Aymür aşiretine bağlı Karasu Boyu kentin bulunduğu yere yerleşti. Bu isim tanzimattan sonra Karacasu olarak değişti. Kayralıların egemenliğindeki kent M.Ö. 189’ da Romalıların eline geçen kent, imparatorluğun ikiye bölünmesiyle Bizanslıların oldu. Selçukluların hakimiyetine giren bölge son dönemlerde Menteşe Beyliği’ne bağlandı. Sırasıyla Aydınoğulları Beyliğine ve Osmanlıların hakimiyetine girdi. Denizden yüksekliği fazla olduğundan Akdeniz ikliminden farklı olarak yayla özellikleri gösterir. Baba dağı yamaçlarındaki kalker yapının dönüşümüyle meydana gelen mermerler; Aphrodisias antik kentinin kurulmasında ve buradaki heykelciliğin gelişmesinde etkili olmuştur. Başlıca geçim kaynağı elma ve zeytinle birlikte, incir, üzüm, nar, narenciye, kestane, badem, şeftali, sebze, tahıl ve az da olsa pamuk ile tütündür. Topraktan imal edilen testi, çömlek ve turistik eşyalar; yayla turizmi ve Aphrodisias antik gelen yerli-yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.

Karpuzlu

Tarihi M.Ö. 340 yıllarına dayanır. İlçenin batısındaki tepe üzerinde Pers Valisi Mousolus’un Kız Kardeşi Ada’nın Halikarnas’tan kovularak buraya yerleşmesiyle Alinda Kenti olarak kurulmuştur. Daha sonraları hızla gelişen kent, günümüzde granit kesme taşlardan yapılmıştır. İlk önce Dalamanlı mevkiinde kurulan ilçe, daha sonra bu antik kentin güney doğu eteğinde Demircidere olarak kurulmuştur. Kasaba, daha sonraları, bölgenin bucak merkezi olmuş, Cumartesi günleri kurulan pazarı ile de alışveriş merkezi haline gelmiştir. Demircidere cumhuriyetimizin ilk kadın muhtarını seçen bir köy olması ile de ünlüdür. Belediye teşkilatının 1971 yılında kurulmasıyla kasaba olmuş ve bulunduğu ovanın ismi olan Karpuzlu ismini almıştır. Halkının geçim kaynağı tarımdır. Dağları zeytin ve ormanlarla kaplı olan ilçenin ova kesimi verimli topraklara sahiptir. Süt inekçiliği ve arıcılık gelişmiştir. Sebze üretimi ilk sıradadır. Son yıllarda seracılığa geçilmiştir. Sanayi yeterli düzeyde değildir.

Koçarlı

Eski bir yerleşim merkezi olan Koçarlı; M.Ö. 1200 yıllarında, önce Yunanistan’dan gelen Dorlar’ın yönetimi altına girdi. Daha sonra Karialılar kenti ele geçirdiler ve Akmescit köyünün kuzeyindeki yörede Amyzon kentini kurdular.1200’lü yıllarda Selçuklular ve Menteşeoğulları bölgeye hakim oldu. 1390 yılında Osmanlı Devleti’ne bağlandı.1520’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından Cihanoğullarına verildi ve bir fermanla 1715 yılında Koçarlı aşireti bölgeye yerleştirildi. Önceleri köy iken 1837’de bugünkü yerine taşınarak “Ayan”, 1946’da ilçe merkezi olarak belediye teşkilatı kuruldu. Halk geçimin tarımdan sağlar. Çok kaliteli pamuk ve narenciye üretilmektedir. Zeytin başta olmak üzere çam fıstığı, buğday, üzüm, sebze, mısır, arpa, ayçiçeği, incir, kestane tarım ürünleri içinde önemli yer tutmaktadır. Dağlık kesimlerde arıcılık ve hayvancılık yapılmaktadır. Uranyum yatakları olan ilçede, Alüminyum fabrikasının yanı sıra tarım alet, pamuk, çırçır ve zeytinyağı fabrikaları vardır.

Köşk

Köşk’ün Etiler zamanında kurulduğu sanılmaktadır. Zamanla Lidyalıların, Kayralıların, İonların göç ve saldırılarına uğrayan kent, M.Ö. 281 yılında Suriye Kralı Selevkos’un eline geçti. Selçuklular zamanında Fındıklı şehri olarak anılıyorlardı. Aydınoğullarının eline geçen kent, 1390 yılında Osmanlı devletine bağlandı. Eski zamanlarında Sandıklı olarak bilinen ilçe, 1653 yılındaki depremle Göçük ismi ile anılsa da daha sonra Köşk ismini almıştır. 1876’da bucak olan Köşk, 1932 yılına kadar Belediye idi. 1958 yılına kadar muhtarlık olarak yönetildikten sonra, Mayıs 1990 da ilçe ünvanına kavuştu. Meşe, palamut, çam ormanlarının yanı sıra başta kestane olmak üzere, zeytin, incir, ceviz, nar, ayva, kiraz, elma, üzüm yetiştirilir. Ovaya doğru inildikçe narenciye, şeftali, sebze, pamuk, susam, mısır, buğday, kavun, karpuz halkın geçim kaynağıdır. Arıcılık ve süt inekçiliği son yıllarda gelişmiştir.

Kuşadası

İzmir, Selçuk, Pamucak, Meryem Ana, Pamukkale, Didim, Bodrum, Marmaris gibi turistik ve tarihi yerlerin merkezi durumunda oluşu, ayrıca Sisam Adsıyla karşı karşıya bulunuşu nedeniyle en önemli turistik merkezlerden birisidir. İstanbul’dan sonra ikinci büyük deniz kapısıdır. Kuşadası İonya tarihi ile birdir. Yılancı Burnu denilen yerde Efes’e bağlı Neopolis ismi ile kurulduğu sanılmaktadır. Burada Etiler, Kayralılar hüküm sürdüler. M.Ö. 5. yy başlarından itibaren sırasıyla Persler, Atinalılar, Makedonyalılar ve Selevkosların egemenliğine giren Kuşadası, M.Ö. 64’de Roma’ya bağlandı. M.S. 395 yılında Bizans egemenliğine giren Kuşadası, Efes limanının Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar yüzünden kapanması ile Efesli tüccarların yeni limanı olmuştur. Venedik ve Cenovalılarla ticaretin yapıldığı dönemlerde, yeni iskele anlamına gelen “Scalanova” ismi ile anıldı. 13. yy. ikinci yarısında Selçuklu türk Beylerinin idaresi altındayken, 1413’de Osmanlı egemenliğine girmiş, Sadrazam (Öküz) Mehmet Paşa tarafından imar edilmiştir.Müslüman Türkler önceleri Kuşadası yakınlarında Pilavtepe eteklerinde Andızkule’de otururlardı. İlçenin simgesi olan Güvercin Ada’daki kale 1834’de yapıldı. Kuşadası adı buradan gelmektedir. İlçe ekonomisindeki temel sektör hiç şüphe yok ki turizm ve buna bağlı olarak gelişen ticaret ve hizmetleridir. Söke ve Selçuk karayolları ile her iki yönde bağlı oluşu, Adnan Menderes Hava limanına yakınlığı, kruvaziyer turizmine uygun limanı ve uluslararası yat limanının bulunması Kuşadası’nı turizm yönünden daha önemli hale getirmiştir.

Kuyucak

M.Ö. 2000 yıllarında Hitit egemenliğinde olan ilçe, M.Ö.1200 yıllarında Lidyalıların hakimiyetine girdi. Sırasıyla Pers, Roma, Bizans ve Selçuklular yönetimine geçen yöre 1425 yılında Osmanlı Devletine bağlandı. Kent; asırlarca Aphrodisias ile Efes arasında yolculuk yapan askeri birlikler ile ticaret kervanlarının yerleşim yeri olarak ünlü idi. Kuyucak ismini nereden aldığına dair halk arasında iki rivayet vardır. Bir zamanlar bu köyde yaşayan Yörükler, birbirlerine oturdukları yerleri tarif ederken, iki tepe arasında bulunan Kuyucak’ı işaret ederek “Biz karşıkı koyakta oturuyoruz” dediklerinden, zamanla “Koyak” değişerek “Kuyucak” olmuştur. Bir başka rivayete göre de: Susuzluk çeken halkın açtığı kuyuların çokluğu nedeniyle yöreye “Kuyuçok” adı denildiğinden, bu zamanla “Kuyucak” ismini almıştır. Ekonomisinin temeli tarıma, hayvancılığa ve orman ürünlerine dayanır. Son yıllarda elmacılık, şeftali ve çilek gelişmiştir. Küçük kapasiteli de olsa ilçede çırçır ve zeytinyağı fabrikaları vardır.

Nazilli

Nüfus yönünden Aydın’ın en büyük ilçesidir. Ülkemizdeki birçok il merkezinden nüfusça daha kalabalıktır. M.Ö. 546’da Lidyalılar’ı yenen Persler bölgeye egemen olmuş, M.Ö. 334’de Büyük İskender tarafından Makedonya topraklarına katılmıştır. Roma ve Bizans dönemlerinden sonra Selçuklular Anadolu’ya gelince, Nazilli ve çevresi Türk-İslam uygarlığının etkisi altına girmiştir. Bu dönemden sonra bölgeye oğuz boylarına bağlı çeşitli oymaklar yerleşmiştir. 1390 yılında Osmanlı Devleti’ne bağlansa da daha sonra Aydınoğulları Beyliği egemenliğine girmiştir. 1425’te tekrar Osmanlı hakimiyetine bağlanmıştır. Osmanlı zamanında alışveriş merkezi olması sebebiyle Pazarköy, sonraları Nazlıköy olarak anılmıştır. İlçe merkezi Kestel köyü iken, Nazilli’nin gelişme göstermesi üzerine 1831’de merkez Nazilli olmuştur. 1937 yılında açılışını Atatürk’ün yaptığı aşağı Nazilli’de kurulan Basma Fabrikası; bu kesimin ve sanayinin hızla gelişmesini sağladı. Bölge tarımı da fabrikadan etkilenerek, pamuk üretimi bilimsel bir temele oturmuş ve üretimde önemli artışlar sağlanmıştır. Sahip olduğu ulaşım kolaylıkları ve bereketli toprakları nedeniyle tarım çok önemlidir. Aydın il merkezinden sonra sanayide en gelişmiş ve sanayileşme hızı en yüksek olan ilçesi Nazilli’dir. Geçmişteki el dokumacılığı günümüzde hemen hemen kalmamıştır. Son yıllarda tavukçuluk, yumurtacılık, çilek ve seracılık önemli gelişme süreci içine girmiştir.

Söke

M.Ö. 5000 yılından itibaren yerleşim alanı olmuştur. İlk olarak Hititlerin egemenliğine giren bölge, M.Ö. 1200’de Kayralıların yurduydu. Sırasıyla İonlar, Lidyalılar ve Perslerin yönetimine girdi. Büyük İskender’in Anadolu’ya gelmesiyle Makedonyalıların, peşinden Roma ve Bizans egemenliklerinde kaldı. Malazgirt Zaferin’den sonra Türk dönemi başladı. Aydınoğulları beyliği zamanında yerleşen Türkmen Boylarından birinin beyi olan, Süleyman Şah tarafından dedesi Söke Bey adı bölgeye verildi. Yöre 1451’de kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. 1891’de Belediye olan Söke; Türkiye’nin en önemli pamuk üretim alanlarındandır. Çevresindeki zengin ve tarıma elverişli topraklardan elde edilen ürünlerin pazarlandığı önemli bir ticaret merkezidir. Zeytin ve incir halkın geçim kaynakları arasındadır. El sanatları oldukça gelişmiştir. Dağ köylerinde ormancılık, arıcılık, Bafa gölünde ise balıkçılık yapılmaktadır. Sanayi yönünden büyük ölçekli fabrikalara sahiptir.

Sultanhisar

İlk kurucuları Hititlerdi. Daha sonra Frigler ve Lidyalılar yöreye hakim olmuşlardır. M.Ö. 6. yy2da yöre Perslerin hakimiyetine girdi. M.Ö. 264-238 yıllarında meydana gelen deprem felaketi sonucu halk, Nysa’yı terk ederek şimdiki Sultanhisar’a göç etti. Sırasıyla Makedonya, Selevkkos ve Bergamalıların yönetiminin ardından bu topraklar M.Ö. 64’de Roma İmparatorluğunun egemenliğine girdi. Bizans döneminden sonra çevreye Menteşeoğulları hakimdi. 14. yy başlarında 1308’de Aydınoğulları Beyliğinin eline geçen kent 1390’da Osmanlıların oldu. Ankara Savaşı’ndan sonra bir süre daha Aydınoğulları’nın egemenliğine girse de, 1425 yılında tekrar Osmanlı topraklarına katıldı. Aydın Bey’in “Nilüfer Sultan” isimli kızı ilçeyi; “Hisar”ı olarak kabul ettiğinden “Sultanhisar” isminin buradan geldiği söylenmektedir. İlçenin güneyi verimli Büyük Menderes toprakları üzerindedir. Bu nedenle halkın geçim kaynağı genellikle tarıma dayalıdır. Seracılık oldukça gelişmiştir. Aydın2ın en çok portakal ve şeftali yetiştiren ilçesidir. Başlıca sanayi kuruluşları zeytinyağı ve çırçır fabrikalarıdır. İzmir-Afyon demiryolu ve İzmir-Denizli Karayolunun kentin içinden geçmesi, ulaşım ve ticareti olumlu yönde etkiler.

Yenipazar

M.Ö. 7. yy’da Kimmerlerin istilasına uğradıktan sonra Lidya ve Perslerin dönemini yaşadı. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca yöre Bizans topraklarında kaldı. Daha sonra Selçukluların hakimiyetine girdi. M.S. 1455 yılında Cihanoğulları aşireti tarafından, Donduran köyünün sınırları içinde, o dönemin bir psikoposluk merkezi olan antik Ortasia Harabelerinin 5 km. batısında Telozlar Mevkiinde kuruldu. Yörede çıkan sıtma hastalığından sonra halkın kaçarak şimdiki bulundukları yere geldikleri bilinmektedir. Çevredeki köylülerin bir pazaryeri olduğundan ve birbirlerine “Haydi yeni kurulan pazara gidelim” dediklerinden “Yenipazar” ismini aldığı söylenir. Ekonomisi tarıma dayalı olup ayrıca sığır, koyun besiciliği ve arıcılık da yapılmaktadır. Çırçır ve zeytinyağı fabrikaları sanayi kuruluşları olarak sayılabilir. İçme suyu ilçe belediyesinin gelir kaynaklarındandır.

Aydın İli Kültür ve Turizm

Deniz Turizmi

Aydın ili, tarihi, kültürel ve doğal değerlerine sahip olmanın ötesinde, turizm faaliyetlerinin en yoğun olduğu Batı Anadolu’nun orta yerinde bulunmaktadır. Ayrıca, turizm açısından en önemli deniz sınır kapısına sahip olması, Aydın’ı, sektörün en gelişmiş illerinden biri haline getirmiştir.

didim marina

Yat Turizmi

Kuşadası ve Didim marinaları bulunmaktadır.

Termal Turizmi

İlimizde turizmin çeşitlendirilmesi çalışmaları devam etmektedir. 2007 yılı başında Buharkent bölgesi “Buharkent Termal Turizm Gelişim Bölgesi” ve Aydın Merkezde Ilıcabaşı’nı da içine alan İmamköy çevresi “Tralleis Termal Turizm Gelişim Bölgesi” ilan edilmiştir. Aydın’da Alangüllü Kaplıcası, Natur-Med Davutlar Termal Kaplıcası ve Radon Termal Kaplıca Kür Merkezi bulunmaktadır.

Kongre Turizmi

Aydın ilinde bulunan 6 adet 5 yıldızlı otel ile 1. sınıf tatil köyü bünyesinde kongre turizmi amacıyla kullanılabilecek salonlar mevcuttur. İlin diğer turizm çekicilikleri de bunu destekler niteliktedir. Kuşadası Kongre Merkezi önemli bir merkezdir.

Yayla Turizmi

Kurşunlu Aydın merkezden yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta olup. Oldukça keyifli bir yürüyüş parkuru vardır. Paşa Yaylası Aydın merkezden yaklaşık 25 km uzaklıkta olup eğimli bir yürüyüş parkuru vardır. Beşparmak Dağları (Bafa Gölü) Aydın merkezden yaklaşık 140 km uzaklıkta olup yer yer eğimli olmakla birlikte düzgün ve göl görünümlü yürüyüş parkuru vardır. Karacasu Yaylası Aydın merkezden yaklaşık 120 km uzaklıkta olup yer yer eğimli yürüyüş parkuru vardır.  Paşa Yaylası, Karacasu Yaylası ve Madran Yaylası potansiyel dinlence ve sportif turizm merkezleridir.

  • Dağ ve Doğa Yürüyüşü
  • Bisiklet Turizmi
  • Mağara Turizmi
  • Kamp Ve Karavan Turizmi
  • Kuş Gözlemi
  • Yaban Hayatı
  • Korunan Alanlar (Milli Parklar Ve Tabiat Parkları)

Aydın Ören Yerleri ve Müzeleri

  • Afrodisias
  • Afrodisias Müzesi
  • Alabanda (Araphisar)
  • Alinda
  • Apollon Tapınağı
  • Aydın Arkeoloji Müzesi
  • Çine Arıcılık Müzesi
  • Gerga
  • Harpasa
  • Karacasu Etnografya Müzesi
  • Kuvâ-yı Milliye Müzesi
  • Magnesia
  • Mastaura
  • Milet
  • Milet Müzesi
  • Nysa
  • Priene
  • Tralleis
  • Yörük Ali Efe Müzesi
  • Otantika Etnografya Müzesi

Bazı Müze ve Ören yerleri ile ilgili kısa bilgiler;

Afrodisias

Aydın İli’ne bağlı Karacasu ilçesinde yer alır. Adını aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’den alan Aphrodisias özellikle Roma çağında Aphrodithe tapınımı ile ünlenmiş antik bir kent olup, günümüzde de çok iyi korunmuş anıt yapıları ile Türkiye’nin en önemli arkeolojik yerlerinden biridir.

Apollon Tapınağı

Yenihisar ilçe merkezindedir. Didyma aslında bir antik kent değil, kutsal bir mahaldir. Miletos’tan gelen kutsal yol ile bağlantıya sahip Didyma bir kehanet merkezidir. Didyma ile ilgili ilk yazılı kaynak Herodot’tur.

Aydın - Apollon Tapınağı

Herodot M.Ö. 600’lerde Mısır Kralı II. Nekho ve Lidya Kralı Kroisos’un Didyma’daki Apollon mabedine adaklar sunduklarını nakleder. Arkaik devirde çok ünlü olan Apollon’un kutsal yeri Persler tarafından M.Ö. 494’de yakılmıştır. M.Ö. 311’de tekrar canlanmaya ve mabet yeniden inşa edilmeye başlanır.

Aydın Arkeoloji Müzesi

İlimiz Merkez Ilıcabaşı Mahallesinde Bakanlığımıza tahsis edilen 15.000 metrekarelik arazi üzerindeki Aydın Arkeoloji Müzesi yapımına 2000 yılında başlanılmış ancak ödenek sağlanamadığı için bitirilememiş; 2011 yılında Bakanlığımız yatırım planına alınarak ödenek sağlanmış, 23.05.2011 tarihinde ihale edilerek 17.08.2012 tarihinde açılmıştır.

aydın müzesi

Milet Müzesi

Milet Müze Müdürlüğü, Aydın İli, Didim İlçesi, Balat Köyü yakınlarında bulunan Milet Antik Kenti içinde yer alır.1973 yılında hizmete açılan Müze Binasının zaman içinde statik yapısı bozulmuştur. Bu burumun can ve mal güvenliği açısından tehlike arz etmesi nedeniyle ziyarete kapatılmıştır. Eski Müze Binasının kapatılmasından sonra yeni Müze Binasının yapımı yönünde çalışmalar başlatılmış olup 1200 metrekarelik kullanım alanı olan yeni müze binası 2011 yılı mayıs ayında ziyarete açılmıştır.

aydın milet müzesi

Aydın’da Giyim Kuşam

Aydın Geleneksel Giyim

Aydın yöresi geleneksel giysilerin kullanımı hızlı kentleşme, modern yaşantı ve moda eğilimleri gibi nedenlerle gün geçtikçe azalmaktadır. Fakat çeşitli kutlamalarda, festivallerde ve özel günlerde geleneksel giysileri görmek mümkündür. Aydın’da şehirliler, Türkmenler, Aleviler, Yörükler olmak üzere farklı kültürel özelliklere sahip guruplar vardır. Bu guruplarda kadınlarda görülen ortak giysi parçaları şalvar, gömlek, üçetek, fermile ve zıbındır.

Geçmişte Kullanılmış Geleneksel Kadın Giysileri

Geçmişte kadınlar ayağa şalvar, üzerine de içlik adı verilen gömlekleri giyerdi. Gömleğin üstüne geniş kollu cepken giyilirdi. Peştemal adı verilen kırmızı çizgili ipek örtüler ise bele dolanırdı. Başa oyalı krep takılır üzerine üstlük adı verilen beyaz örtü örtülür.

Gömlek: Pamuklu ve ipekli dokumlardan dikilir. Yörük ve Türkmenlerde gömleğin boyu diz altına kadar iner. Bele kadar olan kısmı vücuda oturacak şekilde belden aşağısı ise büzgülüdür.  4-5 metre kumaştan dikilen gömleklerin yakası yuvarlak kesimli olup ön taraf göğüse kadar açıktır.

Şalvar: “Gönçek, don” gibi adlarla da anılan şalvarın uskufa ve çitareden yapılanlarına “koca don” denir. Koca donun ağı boldur ve diz altına kadar iner.

Üçetek: Yöredeki köylerde zıbın olarak da adlandırılır. Şehirde giyilenlerde daha çok simli ve ipekli kumaşlar kullanılır. Kırmızı, pembe, mor ve kahverengi kumaşlar tercih edilir.

Önlük- Göğüslük: Alevi kadınlar tarafından göğsü kapatmak için kullanılır. Yarım metre kumaştan yapılan önlük yuvarlak ve boyna paraleldir.

Kuşak: Üçeteğin beline sarılan kuşak, kenarlarına simden saçaklar ve püsküller takılarak süslenir.

Fermile/Fermene: Şehirde kadife, köylerde ise pamuklu kumaşlardan yapılır. Önü belden bir iki düğme kapatıldığı gibi genellikle açık olarak kullanılır.

Fes: Bordo veya kırmızı renkli olup başa giyilir. Alın kısmına maddi duruma göre gümüş veya altın paralar dikilir. Fesin tepe kısmında bulunan gümüştepelikten aşağı gümüş zincirlerle veya sim tellerle işlemeli püsküller akar.

Krep: Daha çok şehir merkezinde kullanılır ve kenarları iğne oyaları ile süslenmiştir. Kullanılan her iğne oyası motifinin ayrı bir anlamı vardır. Gelin başına biber oyalı krep takmışsa bu onun acı çektiğini, kaynanasından dert yandığını gösterir. Gül oyalı, karanfilli krepler ise mutlu olduğunu gösterir.

Uladu örtü: Saf ipekten yapılan uladu örtünün kenarları sim tel ve renkli iplerle işlenir. Fesin üzerine üçgen katlanılarak örtülen krepin üzerine örtülür. Fes işlemeli ise tepesindeki püskülü öne bırakılır.

Çeki: Genellikle ince kumaşlardan sarı, kırmızı, yeşil, siyah, mor olarak hazırlanır. Kare şeklinde kesilen kumaşlar 2-3 cm en kalacak şekilde katlanıp dikilir. Dikilmiş üç renk kumaş başın arkasına doğru sarılır ve arkada bir nevi örgü sistemiyle bağlanarak uçları sarkıtılır.

Çorap: Köylerde burun kısmı renkli iplerle nakışlı beyaz yün çoraplar giyilir.

Ayakkabı: Siyah gön papuçlar, topukları nalçalı ve altları kabaralı kunduralar giyilir.

Aydın İli Geleneksel Oyunları

Aydın Çocuk Oyunları

  • Alev Aldı Oyunu (Aydın)
Kuşadası

Kuşadası hakkında daha detaylı bilgiler edinmek için KUTO'nun hazırladığı Turizm Analizi isimli sunumu buradan indirebilirsiniz.

KUŞADASI: GENEL BİLGİLER

Aydın il merkezine 71 km. uzaklıkta, Ege Bölgesi'nin denizle buluştuğu kıyı şeridinde yer almaktadır. Kuzeyde Selçuk ve Pamucak, güneyde Dilek Yarımadası ile sınırlanan ilçe merkezi; İzmir, Efes, Meryemana, Milet, Didim, Pamukkale, Marmaris, Bodrum gibi önemli turistik merkezlerin odağında bulunmaktadır. Kuşadası Limanı, Yunanistan'a ait Sisam adasına yakın olması nedeniyle, buraya gelen turistler için Türkiye'nin ikinci önemli deniz kapısıdır.

kusadası genel görünümKuşadası parıltılı bir körfezin sahilleri etrafında kurulmuş sevimli bir liman kentidir. Kademe kademe inerek Ege'nin en güzel koyuna hakim olan ilçe, özellikle tatilcilere hizmet vermektedir. Marinası ziyaretçi yatları ihtiyaç duydukları bütün imkan ve olanakları sağlar. İyi düzenlenmiş otel ve tatil köyleri geniş türde konaklama sunar. Özellikle İngiliz,İrlandalı ve Alman turistler arasında çok tercih edilir. Barları ve balık lokantaları ile ünlüdür. Kuşadası turistik bir bölge olmasının yanı sıra bir çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Antik çağ yazarlarına göre M.Ö 1000 yıllarında kurulan Efes, hıristiyan alemi için kutsal bir yer olan Meryem Ana Evi ve bir çok tarihi eseri burada turistler tarafından ziyaret edilmektedir.

M.Ö. V. yy başlarında Perslerin egemenliğinde olan şehir, M.Ö. 64 yılında Romalılar'ın ve daha sonra "Scalanova"(Yeni İskele) adını vermişlerdir. 1413 yılında I. Mehmet Çelebi zamanında Osmanlılar tarafından zapt edilmiş ve içinde pek çok kuş yuvası bulunan Güvercinada'ya izafeten adına Kuşadası denmiştir. 1865 yılında ilçe olan Kuşadası'nın şehir merkezi, şimdiki merkezin 4 Km. doğusunda Andız Kulesi mevkiinde olduğu burada bulunan kale duvarları bize bunun doğruluğunu göstermektedir. İlçenin idari yönetimi 1957 yılına kadar İzmir iline bağlı iken, bu tarihte yapılan bir değişiklikle Aydın iline bağlanmıştır.

İlçenin alanı 264 Km2 olup, 2000 Yılı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre 65.765 kişi yaşayan ilçede 3 belediye ve 6 köy bulunmaktadır.

İlçe, tarım ve turizm gelirlerine sahip ekonomik bakımdan şanslı bir özelliğe sahiptir. Kışın 70.000 olan nüfus yazın bir milyona varmaktadır. Ülke döviz gelirlerinin yaklaşık %10'u ilçede elde edilmektedir. Artan turizm potansiyeli yanında tarım ve hayvancılık faaliyetleri özellikle köylerde büyük oranda devam etmektedir.


Güvercinada

güvercinada19 yy.da Mora ayaklanması sırasında adalardan gelebilecek saldırılara karşı karakol olarak Osmanlılar tarafından yapılmıştır.


Kruvaziyer ve Yat Limanı

yat limanıKuşadası'nda turist gemilerinin yanaştığı iki adet iskele ve ayrıca 650 yat kapasiteli yat limanı bulunmaktadır. Kuşadası Limanına her mevsim gemiler yanaşmaktadır. Kuşadası limanından Yunan Adası olan Sisam (Samos)'a bahar ve yaz aylarında (1 Nisan - 20 Ekim arası her gün) düzenli olarak yolcu motor seferleri yapılıp, kış aylarında bu seferler charter olarak değişir. Limanda günübirlik ve saatlik piknik turu yapan yolcu motorlar mevcut olup, Mavi Tur yapan yatlar da yat limanında bulunmaktadır.


Cami ve Kervansaray

kervansaraySadrazam Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı, 1618 yılında Sadrazam Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Dış duvarlarda görülen top delikleri şehrin korsan saldırılarına karşı korunması amacıyla yapılmıştır.

Kale İçi Camii: 1618 yılında Sadrazam Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.


Plajları ve Kaplıcaları

kadınlar deniziKuşadası'nda bulunan plajlar, Kadınlar Denizi Plajı,Güvercin ada Plajı,Yılancı Burnu Plajı, Yavan su Plajı, Kuştur Plajı, Kara ova Plajı, Güzelçamlı Plajı, Sevgi Plajı, Kalamaki Plajıdır.

Kaplıcalar, Çıban (Yavan su ) Kaplıcası, Venüs Kaplıcası, Güzelçamlı kaplıcası Kuşadası'nın önemli kaplıcalarıdır.

Ankara

ÜLKEMİZİN BAŞKENTİ,KALBIMIZ ANKARA

Ankara, Türkiye Ankara, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkenti, dünyanın 40. büyük şehri. Nüfusu 2007 nüfus sayımına göre 4.466.756 kişidir. Topraklarının büyük bölümü İç Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Sakarya bölümünde yer alan Ankara ilinin merkez kenti'dir. Rakımı ortalama 890 metredir. 

Ankara

Ankara'nın konumu
Ankara'nın konumu
Ankara Türkiye Cumhuriyetinin başkenti, ikinci büyük şehri. Nüfus bakımından İstanbul’dan, yüzölçümü bakımından da Konya’dan sonra ikincidir. BoluÇankırıKırıkkaleKırşehirKonyaAksaray ve Eskişehir arasında yer alır. 38°33' ve 40°47' kuzey enlemleri ile 30°52' ve 34°06' doğu boylamları arasındadır. Batıdan doğuya, kuzeyden güneye transit yolların düğüm noktasıdır. Büyük bir kısmı İç Anadolu bölgesinde, diğer kısmı da Batı Karadeniz bölgesindedir. Telefon kod numarası (312) dür. 

İsminin kökeni

Ankara ismi için muhtelif rivayetler vardır. Her millet kendine göre mana vermiştir. Frigyalılar(gemi çıpası) manasına gelen “Amküra” demişlerdir. Romalılar “Aneyre” demişler, Yunanlılar(koruk) manasına gelen “Agurida” veya (hıyar) manasına gelen “Anguri” ismini vermişlerdir. M.Ö. 3 yüzyılda "Appoloyons" isimli bir tarihçinin Ankara ile ilgili iddiaları doğru değildir. Bu tarihçiye göre, Galatlarla Pontus birleşerek Mısır’a sefer yapmışlar. Kazandıkları zaferin hatırası olarak bir gemi çıpasını alıp dönüşlerinde Ankara’yı kurmuşlardır. Halbuki Ankara, Frigya ve Hitit devrinde bilinen bir şehirdir. Frikçe’de “Ank” (kıvrıntı) manasına gelir. Persler ve İlhanlılarFarsça üzüm manasına gelen “Engür”, Araplar “Enguriye” ismini kullanmışlardı. Selçuklular “Zatül Selasil”, Osmanlılar ise “Angara” ve nihayet “Ankara” demişlerdir. 

Ankara, tarih boyunca pek çok isimle anılmıştır. Beki L. Bahar, Efsaneden Tarihe Ankara Yahudileri adlı kitabında Ankara'nın isimlerinin kronolojik isim sıralaması vardır. Ankuva, Ankir, Anküra, Ankyra, Ankora, Tektasagon Neocoros Lamportante Metropolis Sebaste, D'antoniania Ankyra, Engüriye, Engürü, Ankara, Aneras , Beldei-el Selasil, İmariye, İmadiye, Amudiye, Kala-i Selasil yine benzer bir sıralama Orhan Karaveli'nin Bir Ankara Ailesinin Öyküsü adlı kitabında'da bulunmaktadır. Ankulla, Ankuwa, Ancyra, Ankyra, Ankira, Ankagra, Ankori, Angori, Engüriye, Engürü, Angora, Angada ve Ankara, Avram Galanti Ankara Tarihi isimli kitabının birinci bölümünde Ancora, Ankura, Anker, Angira, Angaras, Ankyra, Ankuvva isimleri geçmektedir. 

Anchor Latince'de gemi çapası , Ankas Sanskritçede engebeli , Engür Farsça'da üzüm , Angurika Yunanca'da koruk anlamına gelmektedir. Hitit belgelerinde geçen Ankuwa ve Ankurawa ise Yüce Anka Tapınağı olarak çevrilmektedir. 

Kemal Bağlum'un Beş Bin Yılda Nereden Nereye ANKARA isimli kitabında Ankara isminin kökenini şu şekilde açıklamaktadır. 

Ankara isminin nereden geldiği konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bunların en önemlisi ve tarihçilerin ve arkeologların birleştiği ad Galatların amblemi olan ve çapa anlamına gelen Ancyra'dan kaynaklanmaktadır. Roma İmparatoru Neron döneminde Ankara Tectosageler'in Ancyra'sı olarak biliniyor. Antonin (138 - 161) ve Caracalla da (211 - 217) Ankara'ya Antoninaniya ismini vermişlerdir. Bizanslılar Ancyra, Tarihçiler Arapların 8. yüzyılda Ankara, İslam akıncıları ise Zat'ül Selasi adını koymuşlardır. Selçuklu komutanı El İdris 12. yüzyılda Anadolu'ya geldiğinde bu kente Angori ismini vermiş. İbni-il Atun, Yakut, İbni-BibiEbul Feda13. ve 14. yüzyılda Ankara'yı Engüriye ve Engürü olarak isimlendirmişlerdir.Danişmentliler Ankara'yı Darül-Selasiye olarak adlandırmışlardır. Tarihçiler, Selçuk ve Moğollar dönemindenden 1343 yılına kadar Ankara'ya Engüriye, Katip Çelebi de 1648'de Ankara'ya geldiğinde bu kentin adının Engüri olduğunu yazmıştır. 

Ankara ili

Ankara ili, Türkiye'nin başkenti Ankara şehrinin bulunduğu ildir. 

Tarih

Ankara tarihi Ankara M.Ö. 333'de Makedonya Kralı Büyük İskender tarafından Persler'den alınana kadar; tarihi boyunca FrigyalılarLidyalılarPersler ve Hititler'in egemenliğine girmiştir. O yıllarda Anadolu’ya gelen savaşçı bir kavim olan Galatlar eski Ankara Kalesi’ni yapmışlardır. Daha sonra bölgede siyasal birliği kuran Romalılar M.Ö. 189 yılında Galatlar'ı yenerek Ankara’yı ele geçirmişlerdir. 

M.S. 3. Yüzyıl ortalarında Roma İmparatorluğu’ndan ortaya çıkan sosyal ve ekonomik çöküntüyle paralel olarak kent o günlere kadar koruduğu açık kent niteliğini yitirmiş; çevresi surlarla çevrilmiştir. Roma İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul’a taşınınca, Ankara’dan geçen ve başkenti doğuya bağlayan yolların önemi daha da artmıştır. M.S. 10. yüzyıla kadar Ankara diğer Bizans Kentleri gibi para ekonomisinin geliştiği, örgütlü bir ekonomik yapısı olan önemli bir merkez özelliği kazanmıştır. Bu dönemde, kent planının temel öğeleri; kent düşman saldırılarına karşı koruyan kalın surlar, pazar yeri işlevini gören agora ve kilisedir. 

Ankara’nın Selçuklular'ın eline geçmesi, Malazgirt Savaşı'ndan sonra 1073 yılına rastlar. 12 ve 13. yüzyıllarda Selçuklu sultanlarının da çabasıyla transit ticaret bir gelişme gösteren Ankara 1304’de görevli özerklik verilerek Osmanlı Devleti'ne bağlandı. I. Murat zamanında kesin olarak Osmanlı topraklarına bağlanan kentte, 1402 yılında Timur ve Osmanlı Yıldırım Beyazıt arasındaki Ankara Savaşı yapıldı. Savaşta kent ve çevresinin büyük ölçüde harap olmuş, Anadolu birliğini yeniden kuran II. Murat zamanında yeniden onarılmıştır. 

I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti savaştan yenilgiyle ayrılınca; Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı'nı başlatan en büyük adımı Ankara'da atmış, ilk ulusal meclis burada açılmış, Kurtuluş Savaşı Ankara'dan yönetilmiştir. Savaş sonucunda Türk Milleti bağımsızlığını tekrar kazanmış, 13 Ekim 1923'te Ankara yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olmuştur. 

Coğrafya

Ankara coğrafyası 


Ankara'nın ilçeleri
Ankara'nın ilçeleri
İç Anadolu Bölgesi’nin kuzeybatısındadır. Doğusunda Kırşehir ve Kırıkkale, batısında Bilecik-Eskişehir, kuzeyinde Çankırı, kuzeybatısında Bolu, güneyinde Konya ve Aksaray illeri yer almaktadır. 

Ovalık bir alanda kurulan ilin yüzölçümünün; yaklaşık % 50’sini tarım alanları, % 28’ini ormanlık ve fundalık alanlar, %12’sini çayır ve meralar, % 10’unu tarım dışı araziler teşkil etmektedir. 

Dağlık ve ormanlık Kuzey Anadolu ile kurak Konya Ovası arasında yer alan Ankara, Kızılırmakve Sakarya Nehri ve havzaları ile çevrilmiş olup, kuzey ve kuzeybatısındaki dağlar yer yer ormanlık alanlarla kaplıdır. 

İlin, en yüksek noktasını 2.015 m. yüksekliğindeki Elmadağ Dağı, en geniş ovasını 3.789 km²'lik yüzölçümü ile Polatlı Ovası, en büyük gölünü yaklaşık 490 km²'lik yüzölçümü (İl içi) ile Tuz Gölü, en uzun akarsuyunu yaklaşık 151 km.lik (İl içi) uzunluğu ile Sakarya Nehri, en büyük barajını 83,8 km².lik yüzölçümü ile Sarıyar Barajı oluşturmakta olup, il geneli itibarıyla 14 doğal göl, 136 sulama göleti ve 11 baraj bulunmaktadır. 

İlin başlıca akarsuları; Kızılırmak, Sakarya Nehri, Ankara Çayı, Kirmir Çayı, Ova Çayı ve Balaban Çayı’dır. Başlıca gölleri; Tuz Gölü, Mogan Gölü ve Eymir Gölü’dür. Başlıca barajları; Sarıyar, Kesikköprü, Çubuk-1, Çubuk-2, Bayındır, Kurtboğazı, Çamlıdere ve Asartepe barajlarıdır. 

Geniş arazi yapısı itibarıyla güneyde bozkır, kuzeyde ılıman ve yağışlı bir iklim tipinin görüldüğü Ankara'da genel olarak yaz ayları sıcak ve kurak, kış ayları soğuk ve kar yağışlı kurak bir karasal iklim tipi görülmektedir. 

İlçeleri

Akyurt - Altındağ - Ayaş - Bala - Çankaya - Çubuk - Elmadağ - Etimesgut - Gölbaşı - Kalecik - Kazan - Keçiören - Mamak - Pursaklar - Sincan - Yenimahalle - Beypazarı - Çamlıdere - Evren - Güdül - Haymana - Kızılcahamam - Nallıhan - Polatlı - Şereflikoçhisar 

İklim

Ankara'nın büyük bölümünde karasal iklim hüküm sürer. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. İç Anadolu'dan gelen Karasal iklimin etkisi ile ilin orta ve güneyinde bozkırlar,Karadeniz'den gelen Karadeniz iklimi etkisi ile de kuzeyde ormanlar yaygındır. Ankara Türkiye'deki üç ana iklim tipinin de görüldüğü üç ilden biridir (diğerleri Kırklareli ve Bolu'dur). İlin kuzeybatı ucunda Bolu sınırına yakın bir noktada bulunan Uluhan civarında iklim koşulları kısmen Akdeniz iklimi (geçiş iklimi) özelliklerini yansıtır. İlin kuzey kesimleri karadeniz iklimi etkisindeyken diğer yerlerde karasal iklim hüküm sürer. Güney ve güneydoğuya gidildikçe günlük ve yıllık sıcaklık farkları artarken yağış miktarı da azalır. Kuzeyde Kazan, Kızılcahamam ve Çamlıdere ilçeleri Karadeniz ikliminin açık etkisi altındadır. Ortalama en sıcak aylar temmuz ve ağustos en soğuk ay ise ocaktır. İlde kışın sis etkili olup hayatı olumsuz etkiler. İl genelinde yıllık ortalama sıcaklık 11.7 derece, yıllık ortalama yağış ise 389.1 mm olup ortalama basınç değeri de 913.1 mb dir. Donlu gün sayısı yılda ortalama 60-117 arasında değişir karla örtülü ortalama gün sayısı ise yılda 60.5 gündür. Ankara ili sınırları içerisinde en yüksek sıcaklık 30.07.2000 tarihinde Beypazarı ilçesinde 43.0 derece olarak ölçülmüştür. Ankara'da tespit edilen en yüksek rüzgar hızı ise saniyede 29.2 metre olarak ölçülmüştür (105,120 km/h). 

Nüfus

Ankara, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine (ADNKS) göre 2007 nüfusu 4 466 756 'dır. Nüfusun 2 225 033 'ü erkek, 2 241 723 'ü ise kadındır. 

Nüfusunun en yoğun olduğu yaş grubu ise 1978 ile 1983 doğumlular oluşturmaktadır ki toplam sayıları 429.946 'dır. 

Ulaşım

Şehir içi ulaşım



EGO otobüsleri
EGO otobüsleri
Ankara şehir içi ulaşımı, 1920'li ve 1930'lu yıllar arasında yerleşim kale ve gar arasında olduğundan ve ufak kent görünümü nedeniyle ağırlıklı yayan olmak üzere çok sınırlı sayıda araç ile yapılmakta idi. 1930 - 1935 yılları arasında Ankara’ nin nüfusu kentin Yenişehir ve Cebeci bölümlerine kaymasından dolayı şehri yüzey alanı genişlemiş yaya mesafesini aşmıştır. Ulaşım ihtiyacı kaptı-kaçtı adındaki tahta otobüslerle giderilmeye çalışılmıştır. Bu otobüsler 12 toplu taşım hattında belediye tarafından belirlenen tarifeye göre Ulus merkezli olarak çalışmıştır.22 Ocak 1930 tarihinde Bakanlar Kurulununaldığı karar ile de Ankara da otobüsminibüs ve elektrikli tramvay işletme yetkisi Belediyeye verilmiştir. 

1935'te Ankara Belediyesi Otobüs İdaresi kurularak belediyenin ilk otobüs toplu taşıma hizmeti başlatılmıştır.; 1 Ekim 1935’de SSCB’den kredi ile topluca alınan 100 adet ZİS marka uzun alınmış. Ankara genelinde; 12 adet hat açılmış ve bu otobüsler servislere verilmiştir. 

1940'lı yıllarda küçük girişimciler Station Wagon tarzında 7 kişilik Amerikan yapımı otomobillerle taksi dolmuş uygulaması başlatmış. Bu tip araçlarla ulaşım 1970'li yıllarda da devam ettirilmiştir. 1982 yılında taksi dolmuş uygulamaları tamamiyle yasaklanmıştır. 

17 Ekim 1946’da çıkan bir yangında otobüs garajının büyük bir bölümü ve otobüs filosunun önemli bir kısmı yanarak kullanılamaz hale gelmiştir. Bunun üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla İstanbul’un Anadolu yakasında İETT’den bağımsız olarak hizmet veren Üsküdar Kadıköy Halk Tramvayları Şirketi’nin elindeki 5 adet Ford otobüs ile Hatay’dan 2 Ford ve 2 Twin Coach marka otobüs Ankara’ya gönderilmiştir. 

1947 yılında ,Türkiye'nin ilk Troleybüs Şebekesi kurularak hizmete açılmıştır. 1 Haziran1947’de 10 adet Brill marka , 1948’de yine 10 adet FBW marka troleybüs ; Ulus - Bakanlıklarhattında hizmete girmiştir. 1952’de alınan 13 MAN araçla birlikte, Ankara’da çalışan troleybüs adedi; 33’e ulaşmıştır. 

1951-1960 yılları arasında otobüs parkına 133 Büssing otobüs eklenmiştir. 1960’da ise İstanbul İETT idaresi ile birlikte İtalya’dan Ansaldo San Giorgio marka 33 adet troleybüs getirildi ve böylece EGO’nun troleybüs parkı; 66’ya yükselmiştir. 

1962-69 dönemi içinde de Büssing otobüs alımları devam etmiş ve filoya 175 yeni araç daha katılmıştır. 

1974’de ilk kez toplu Mercedes-0302 otobüs alımı yapılmış. 50 Mercedes-RST filoya katılmıştır. 

1976-77 yılları arasında MAN-590 model 175 araç yerli piyasadan temin edilmiştir.